iz. ar. Maruf nebât ki başında olan tohumları tıpta münevvim gibi kullanılır. ve bunların kabuğunu çizmekle afyon denilen kıymetli madde-i tıbbiye istihrâc olunur.

i. Meyvesini develer yer ve kabuğu dibâgatta kullanılır bir ağaç ki ekseriya kumluk yerlerde olur.

i. Göz bebeğine ârız olan bir illet. (albugo)

i. [ar. خردل hardel’den] 1. Maruf yakıcı habbe, kıcı; hardal dânesi = pek küçük şeyden kinâyedir. 2. Dövülmüş hardal mâcunu ki yemekte ete sürülür: Fransız, İngiliz hardalı.

i. 1. Bazı nebâtâtta bulunan sivri ve batar iğne, şevk, hâr: gül dikeni, çalı dikeni. 2. Dikenleri çok ot veya çalı. 3. Arı ve akrep gibi hayvanların iğnesi. 4. mc. mâni‘, engel, hâil.

i. Deniz ve göl ve nehirlerde hava yerine su ile ta’ayyüş eder hayvânât-ı muhtelifenin ism-i umûmîsidir, semek, mâhî: deniz balığı, tatlı su balığı – balık cinsinden olmayıp memeli oldukları halde suyun içinde yaşayan bazı hayvânâta dahî ıtlâk olunur, kadırga balığı gibi.

iz. ar. 1. Ada balığının midesinden çıkardığı güzel rayihalı siyah bir madde ki Bahr-i Hind sevâhilinin bazı sığ mahallerinde bulunur: misk ü anber. 2. Güzel koku, râyiha-i tayyibe: anber kokuyor. 3. mc. Zülf-i dilberden kinâye olur.

ismin sarfta mübeyyen envâı. Terkîblerinin ikinci cüz’üne ba:

i. 1. Çardağa asılmış üzüm ağacı. 2. Ale’l-ıtlâk üzüm ağacı. || asma yaprağı, dolma yapmaya yarayan üzüm ağacı yaprağı.

i. Ardıç ağacından toplanan bir zamk.