اَلْخَلْطُ [el-halt] (hâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bir nesneyi âher şey’e katıp karıştırmak ma’nâsınadır; yukâlu: خَلَطَهُ بِغَيْرِهِ خَلْطًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا مَزَجَهُ Mü’ellif Basâ’ir’de bunu مَزْجٌ [mezc]den e’amm olduğunu tasrîhle iki yâhûd ziyâde nesnelerin eczâları beynini cem’ eylemekten 'ibârettir diye resm eylemiştir.

اَلْحَلْتُ [el-halt] (hâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Baş tırâş etmek; yukâlu: حَلَتُّ رَأْسِي مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ حَلَقْتُهُ Ve borç ödemeğe dahi derler; tekûlu: حَلَتُّ دَيْنِي أَيْ قَضَيْتُهُ Ve yün yolmağa dahi derler; tekûlu: حَلَتُّ الصُّوفَ أَيْ مَزَّقْتُهُ Ve bir nesne vermeğe dahi derler; yukâlu: حَلَتُّ فُلَانًا أَيْ أَعْطَيْتَهُ Asma’î eyitti: Vurmak ma’nâsına da gelir; yukâlu: حَلَتُّهُ مِائَةَ سَوْطٍ أَيْ جَلَدْتُهُ ve اَلْكُلُّ مِنْ بَابٍ وَاحِدٍ