sıf. ar. s: sâmite. [صمت samt’den if.] 1. Susan, lakırtı etmeyen, sâkit, nâtık mukâbili. 2. Sessiz, ses çıkarmaz, sağır: cism-i sâmit. 3. Cansız (mal), hayvânât gibi canlı olmayan.

اَلصَّامِتُ [es-sâmit] İsm-i fâ’ildir, سَاكِتٌ [sâkit] ma’nâsınadır. Ve pek koyu süte ve yoğurda ıtlâk olunur. Ve yirmi mihâr deveye ıtlâk olunur. Ve mâl cinsinden altına ve gümüşe ıtlâk olunur ki sedâsızca olan mâl olacaktır, niteki hayvândan mâla نَاطِقٌ [nâtik] ıtlâk olunur; murâd bî-rûh ve zî-rûh olan mâllardır; yukâlu: مَالَهُ صَامِتٌ وَلاَ نَاطِقٌ أَيْ حَيَوَانٌ وَلاَ غَيْرُهُ مِنَ الْمَالِ

a. (fem. سامتە) Having or taking a right tendency.

a. (fem. صامتە) 1. Silent, mute. 2. Passive (capital or wealth).

اَلسَّامِطُ [es-sâmit] (mîm’in kesriyle) Şol süttür ki ondan tâzelik lezzeti gitmiş ola ve süt ta’mına tagayyür gelmiş ola.

اَلصَّامِتُ [es-sâmit] (mîm’in kesriyle) Söylemeyen. اَلنَّاطِقُ [en-nâtik] söyleyen; yukâlu: مَا لَهُ صَامِتٌ وَلَا نَاطِقٌ Ya’nî “Onun altını ve gümüşü yoktur” ki صَامِتٌ [sâmit]ten murâd altınla gümüştür ve “Devesi ve koyunu yoktur” ki نَاطِقٌ [nâtik]tan murâd deve ve koyundur. Ve صَامِتٌ [sâmit] Koyu yoğurda dahi derler.