lâm (ل)
kelime https://kelime.com/arama/lâm
OS / GENEL OSMANLICA SÖZLÜĞÜ Komisyon. (t.y.).Lâm.Genel Osmanlıca Sözlüğü. https://kelime.com/kelime/l%C3%A2m/6333548a101dea5b8e0fe434-6333548a661b5c15887de745/os/tumu/gos Komisyon."Lâm." Genel Osmanlıca Sözlüğü, t.y., kelime.com, https://kelime.com/kelime/l%C3%A2m/6333548a101dea5b8e0fe434-6333548a661b5c15887de745/os/tumu/gos Komisyon."Lâm." Genel Osmanlıca Sözlüğü, İstanbul, t.y. Kelime.com. https://kelime.com/kelime/l%C3%A2m/6333548a101dea5b8e0fe434-6333548a661b5c15887de745/os/tumu/gos

(a. ha.) : Osmanlı alfabesinin yirmi altıncı harfi olup “ebced” hesabında otuz sayısının karşılığıdır; “I” sesini verir.

Diğer Diller

os: ل

Çekim ve Türev
(Osmanlıca) Diğer Madde Başlıklarında (5)
lâm (ل)
kelime https://kelime.com/arama/lâm
lâm (ل)
kelime https://kelime.com/arama/lâm
lâm (لام)
kelime https://kelime.com/arama/lâm
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَللَّامُ [el-lâm] (حَالٌ [hâl] vezninde) Korkuya denir, aslı لَوْمٌ dir, لَامَةٌ [lâmet] gibi; yukâlu: لَهُ لَامٌ وَلَامَةٌ وَلَوْمٌ أَيْ هَوْلٌ Ve insânın şahs ve kâlıbına denir; tekûlu: رَأَيْتُ لَامَهُ أَيْ شَخْصَهُ Ve yakınlık, kurb ma’nâsınadır. Ve şedîd şey’e denir. Ve hurûf-ı hecâdan bir harftir, otuz ma’nâya delâletle vârid olur. Harf-i cerr olanı yirmi iki ma’nâya gelir: 1) Lâm-ı istihkâktır; nahvu: اَلْحَمْدُ لِلَّه 2) Lâm-ı ihtisâstır; nahvu: اَلْمِنْبَرُ لِلْخَطِيبِ 3) Lâm-ı temlîktir; nahvu:وَهَبْتُهُ لِزَيْدٍ 4) Şibh-i temlîktir; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا﴾ 5) Lâm-ı ta’lîldir; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ﴾ ve minhu eyzan kavlu İmri’ilkays: “وَيَوْمَ عَقَرْتُ لِلْعَذَارَى مَطِيَّتِي” أَيْ مِنْ أَجْلِ الْعَذَارَى 6) Lâm-ı tevkîdü’n-nefydir; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿وَمَا كَانَ اللهُ لِيُطْلِعَكُمْ﴾ 7) إِلَى ma’nâsına olur; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿بِأَنَّ رَبَّكَ أَوْحَى لَهَا﴾ أَيْ إِلَيْهَا 8) عَلَى ma’nâsınadır; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا﴾ أَيْ فَعَلَيْهَا ve nahvu kavlihi ta’âlâ: ﴿وَيَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ﴾ أَيْ عَلَى الْأَذْقَانِ 9) فِي ma’nâsınadır; ke-kavlihi ta’âlâ:﴿وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَمَةِ﴾ أَيْ فِي يَوْمِ الْقِيَامَةِ 10) عِنْدَ ma’nâsınadır; ke-kavlihim: كَتَبْتُهُ لِخَمْسٍ خَلَوْنَ أَيْ عِنْدَ خَمْسٍ مَضَيْنَ أَوْ بَقِينَ Ve buna lâm-ı tarîh dahi denir. 11) بَعْدَ ma’nâsınadır; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿أَقِمِ الصَّلَوةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ﴾ أَيْ بَعْدَهُ 12) مَعَ ma’nâsınadır; ke-kavli’ş-şâ’ir: “فَلَمَّا تَفَرَّقْنَا كَأَنِّي وَمَالِكًا || لِطُولِ اجْتِمَاعٍ لَمْ نَبِتْ لَيْلَةً مَعَا” أَيْ مَعَ طُولِ اجْتِمَاعٍ 13) Harf-i cerr olan مِنْ ma’nâsınadır; ke-kavlihim: سَمِعْتُ لَهُ صُرَاخًا أَيْ مِنْهُ 14) Teblîg ma’nâsınadır; ke-kavlike: قُلْتُ لَهُ أَيْ بَلَّغْتُهُ 15) عَنْ ma’nâsınadır; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَا سَبَقُونَا إِلَيْهِ﴾ أَيْ عَنِ الَّذِينَ 16) Lâm-ı sayrûrettir ki lâm-ı ‘âkıbet ve lâm-ı me’âl dahi derler; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿فَالْتَقَطَهُ آلُ فِرْعَوْنَ لِيَكُونَ لَهُمْ عَدُوًّا وَحَزَنًا﴾ أَيْ إِنَّمَا مَآلُهُ وَعَاقِبَتُهُ وَمَصِيرُهُ الْعَدَاوَةُ ve ke-kavli’ş-şâ’ir: “فَلِلْمَوْتِ تَغْذُو الْوَالِدَاتُ سِخَالَهَا || كَمَا لِخَرَابِ الدَّهْرِ تُبْنَى الْمَساكِنُ” أَيْ عَاقِبَةُ ذَلِكَ 17) Lâm-ı kasem ü ta’accübdür, ya’nî ta’accüb ma’rizinde kaseme delâlet eder. Ve bu lâm ism-i celâle mahsûstur; ke-kavli’ş-şâ’ir: “لِلَّهِ يَبْقَى عَلَى الْأَيَّامِ ذُو حَيَدٍ” 18) Kasemden mücerred olan lâm-ı ta’accübdür; ve yusta’melu fî kavlihim: لِلَّهِ دَرُّهُ Ve nidâ’ makâmında dahi isti’mâl olunur; ke-kavlike: يَا لِلْمَاءِ بِكَسْرِ اللَّامِ أَيْ يَا قَوْمُ لِلْمَاءِ أَدْعُوكُمْ Ve ammâ şâ’irin işbu: “يَا لَلرِّجَالِ لِيَوْمِ الْأَرْبِعَاءِ أَمَا || يَنْفَكُّ يُحْدِثُ لِي بَعْدَ النُّهَى طَرَبَا” beytinde vâki’ lâm’lar cârredir, lâkin müstegâsün bih ile müstegâsün leh beynlerini fark için evvelki lâm’ı meftûh eylediler. 19) Lâm-ı ta’diyedir; ke-kavlike: مَا أَضْرَبَ زَيْدًا لِعَمْرٍو 20) Lâm-ı tevkîddir ki lâm-ı zâ’idedir; ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿نَزَّاعَةً لِلشَّوَى﴾ ve nahvu kavlihi ta’âlâ: ﴿يُرِيدُ اللهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ﴾ (21 Lâm-ı tebyîndir; ke-kavlike: سَقْيًا لِزَيْدٍ ve kavluhu ta’âlâ: ﴿وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ﴾

lâm (لام)
kelime https://kelime.com/arama/lâm
OS / VANKULU LÜGATI-1589

اَللَّامُ [el-lâm] Hurûf-ı zâ’idedendir.İki nev’ üzeredir, biri müteharrik ve biri sâkinedir. Ammâ müteharrik olan lâm’lar üçtür: biri lâm-ı emr ve biri lâm-ı te’kîd ve biri lâm-ı izâfettir. Ammâ lâm-ı emr لِيَقُمْ زَيْدٌ gibi ki bununla gâ’ibe emr ederler. Ve gâh olur bununla muhâtaba dahi emr ederler. Ve kuri’e bi-zâlike “فَلْتَفْرَحُوا” (يونس، 58) بِالتَّاءِVe gâh olur şi’rde lâm-ı emri hazf edip bi-tarîki’l-izmâr ‘amelin bâkî kılarlar. Ve emr-i hâzır lâm’ında dahi hâl öyledir. Ve ammâ lâm-ı te’kîd beş nev’ üzeredir: biri lâm-ı ibtidâdır, ke-kavlike: لَزَيْدٌ أَفْضَلُ مِنْ عَمْرٍو Ve biri dahi إِنَّ [inne]-i müşeddede ve muhaffefenin haberine dâhil olandır, ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ﴾ (الفجر، 14) ve ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿وَإِنْ كَانَتْ لَكَبِيرَةً﴾ (البقرة، 143)Ve biri dahi لَوْ ve لَوْلَا nın cevâbına dâhil olan lâm’dır, ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿لَوْلَا أَنْتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ﴾ (سبأ، 31) ve kavlihi ta’âlâ: ﴿لَوْ تَزَيَّلُوا لَعَذَّبْنَا الَّذِينَ كَفَرُوا﴾ (الفتح، 25)Ve biri dahi nûn-ı te’kîd lâhık olmuş muzâri’e dâhil olan lâm’dır, ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِنَ الصَّاغِرِينَ﴾ (يوسف، 32)Ve biri dahi cevâb-ı kasem olan lâm’dır. Ve te’kîd lâm’larının cemî’isi cevâb-ı kasem olmağa sâlih olur, ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿وَإِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّ﴾ (النساء، 72) Pes lâm-ı ûlâ te’kîd için ve sâniye cevâb-ı kasem içindir, zîrâ kasem bir cümledir ki cümle-i uhrâ ile sılalanır ki o muksemün ‘aleyhdir, sâniye o لَا ile mü’ekked olsun diye.Ve bu iki cümlenin mâ-beynin bir niçe harf ile rabt ederler ki o harflere nahviyyûn cevâb-ı kasem ile tesmiye ederler. Ve o harflerin biri إِنَّ [inne]-i meksure-i müşeddededir. Ve biri kasem ile cevâbı beynine dâhil olan lâm’dır ki bunların ikisi bir ma’nâyadır, ke-kavlike: وَاللهِ إِنَّ زَيْدًا خَيْرٌ مِنْكَ ve وَاللهِ لَزَيْدٌ خَيْرٌ مِنْكَ ve وَاللهِ لَيَقُومَنَّ زَيْدٌ Kaçan lâm-ı kasemi fi’l-i muzâri’e dâhil kılsalar âhirine yâ nûn-ı müşeddede veyâ nûn-ı muhaffefe idhâl ederler, ma’nâ-yı istikbâli te’kîd edip ma’nâ-yı hâlin ihrâc etmek için.Ve biri dahi meksûre olan إِنْ [in]dir ki muhaffefe ola. Ve bunların ikisi bir ma’nâyadır, ke-kavlike وَاللهِ مَا فَعَلْتُ ve وَاللهِ إِنْ فَعَلْتُ ve وَاللهِ مَا إِنْ فَعَلْتُ بِمَعْنَاهُمَا Ve biri dahi لَا dır ke-kavlike: لَا أَفْعَلُ Ve hılf mahlûfa muttasıl olmaz illâ bu hurûf-ı hamsenin biriyle. Ve gâh olur bunlar lafzdan hazf olunup kelâmda mukadder olurlar. Ammâ lâm-ı izâfet sekiz nev’ üzeredir: Biri lâm-ı milktir, ke-kavlike: اَلْمَالُ لِزَيْدٍ Ve biri dahi lâm-ı ihtisâstır, ke-kavlike: أَخٌ لِزَيْدٍ Ve biri dahi lâm-ı istigâsedir, ke-kavlike يَا لَلْمَاءِ ki takdîr-i kelâm يَا قَوْمِ لِلْمَاءِ أَدْعُوكُمْ dur, lâm’ı bu makûle yerlerde meftûh kılarlar, müstegâsun bih ile müstegâsun leh beynin fark için “يَا لَلرِّجَالِ لِيَوْمِ الْأَرْبِعَاءِ” gibi. Ve eger müstegâsun bih üzere lâm-ı uhrâ ile ‘atf etsen ma’tûf olan lâm’ı meksûr edersin, iltibâs mündefi’ olduğu için. Ve biri dahi lâm-ı ta’accübdür ki meftûhtur ki ke-kavlike يَا لَلْعَجَبِ وَالْمَعْنَى يَا عَجَبُ احْضُرْ فَهَذَا أَوَانُكَ Ve biri dahi lâm-ı 'illettir كَيْ ma’nâsınadır, ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ﴾ (البقرة، 143) ve ضَرَبْتُهُ لِيَتَأَدَّبَ أَيْ لِكَيْ يَتَأَدَّبَ وَلِأَجْلِ التَّأَدُّبِ Ve biri dahi lâm-ı ‘âkıbettir ki ke-kavlihi “فَلِلْمَوْتِ تَغْذُوا الْوَالِدَاتُ سِخَالَهَا” Ya’nî “Vâlideler kuzuların mevt için beslerler.” Ya’nî beslemenin ‘âkıbeti mevttir. Ve biri dahi lâm-ı cahddır ki مَا كَانَ ve لَمْ يَكُنْ den sonra ve bu hemîn nefyden sonra vâki’ olur, ke-mâ kâlallâhu ta’âlâ: ﴿وَمَا كَانَ اللهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ﴾ (الأنفال، 33) أَيْ لِأَنْ يُعَذِّبَهُمْ Ve biri dahi lâm-ı ta’rîhtir, ke-kavlike: كَتَبْتُ لِثَلَاثٍ خَلَوْنَ أَيْ بَعْدَ ثَلَاثٍ Ve ammâ sâkin olan lâm’lar iki nev’ üzeredir:Biri lâm-ı ta’rîftir, اَلرَّجُلُ gibi. Ve lâm-ı ta’rîf sâkin olduğu için üzerine hemze-i vasl dâhil oldu, onunla ibtidâ sahîh olsun diye,kaçan lâm mâ-kabline muttasıl olsa hemze sâkıt olur. Ve biri dahi lâm-ı emrdir, kaçan lâm-ı emrle ibtidâ olunsa meksûr olur ve eger onun üzerine harf-i 'atftan bir harf idhâl olunsa onda kesr ve teskîn câ’iz olur, ke-kavlihi ta’âlâ: ﴿وَلْيَحْكُمْ أَهْلُ الْإِنْجِيلِ﴾ (المائدة، 47)

Osmanlıca Tüm Çekim ve Benzerlerde Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
Osmanlıca Tüm Madde Anlamlarında Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
MİSAFİR KULLANICI
  • 10 Sözlük İçinde Arama
  • 3 Kelime Günlük Sorgu
  • 2 Hassas Arama Sonucu
  • 2 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 2 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 2 Metinler İçerisinde bulma
  • 500 Karakter Günlük Çeviri
  • 2 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Yok
  • Kelime Kökeni Yok
  • Gelişmiş Filtre Yok
  • Reklam Gösterimi
ÜCRETSİZ KAYDOL
  • 25 Sözlük İçinde Arama
  • 5 Kelime Günlük Sorgu
  • 4 Hassas Arama Sonucu
  • 4 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 4 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 4 Metinler İçerisinde bulma
  • 1000 Karakter Günlük Çeviri
  • 3 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok
ABONE KURUMLAR
  • 50 Sözlük İçinde Arama
  • 250 Kelime Günlük Sorgu
  • Sınırsız Arama
  • Sınırsız Benzerlerde Arama
  • Sınırsız İçerisinde bulma
  • Sınırsız Metinlerde bulma
  • 10000 Karakter Günlük Çeviri
  • 100 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok