(a. i.) : yeminin doğruluğu tasdik edilme.

اَلْإِبْرَارُ [el-ibrâr] (hemzenin kesriyle) Yemîn eden adamın yemînini tasdîk eylemek ya’nî yemîninde râsttır diye hükm ve tahkîk eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: أَبَرَّ فُلاَنٌ يَمِينَ فُلاَنٍ إِذَا أَمْضَاهَا عَلَى الصِّدْقِ كَمَا يُقَالُ أَحْنَثَهَا Ve إِبْرَارٌ [ibrâr] Karaya sefer eylemek ma’nâsınadır, niteki إِبْحَارٌ [ibhâr] denize sefer eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: أَبَرَّ فُلاَنٌ إِذَا رَكِبَ الْبَرَّ أَيْ سَافَرَ فِيهِ Ve bir adamın evlâdı çok olmak ma’nâsınadır; yukâlu: أَبَرَّ الرَّجُلُ إِذَا كَثُرَ وَلَدُهُ Ve nâs müctemi’ olup kesret bulmak ma’nâsınadır; yukâlu: أَبَرَّ الْقَوْمُ إِذَا كَثُرُوا Ve gâlib ve zeber-dest olmak ma’nâsınadır; yukâlu: أَبَرَّ فُلاَنٌ عَلَيْهِمْ إِذَا غَلَبَهُمْ Ve koyunları sudan sahrâya çevirip çıkarmak ma’nâsınadır; yukâlu: أَبَرَّ الشَّاءَ إِذَا أَصْدَرَهَا يَعْنِي إِلَى الْبَرِّ

اَلْإِبْرَارُ [el-ibrâr] (hemzenin kesriyle) Haccı kabûl etmek; yukâlu: أَبَرَّ اللهُ حَجَّهُ Ve إِبْرَارٌ [ibrâr] 'Âlî olmağa dahi derler; yukâlu: أَبَرَّ فُلَانٌ عَلَى أَصْحَابِهِ أَيْ عَلَاهُمْ Ve İbnu’s-Sikkît eyitti: إِبْرَارٌ [ibrâr] بَرٌّ [berr]e dâhil olmaktır; yukâlu: أَبَرَّ فُلَانٌ إِذَا رَكِبَ الْبَرَّ