اَلْحَوْذُ [el-havz] (hâ’nın fethiyle ve vâv’ın sükûnuyla) Sür’atle sürmeğe derler, sevk-i serî’ ma’nâsına; tekûlu: حُذْتُ الْإِبِلَ أَحُوذُهَا حَوْذًا

اَلْحَوْزُ [el-havz] (hâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Cem’ etmek; yukâlu: حَازَهُ حَوْزًا إِذَا ضَمَّهُ إِلَى نَفْسِهِ Ve حَوْزٌ [havz] ve حَيْزٌ [hayz] Deveyi âheste sürmek; yukâlu: حَازَ الْإِبِلَ يَحُوزُهَا وَيَحِيزُهَا إِذَا سَاقَهَا سَوْقًا لَيِّنًا

اَلْخَوْزُ [el-havz] (جَوْزٌ [cevz] vezninde) Düşmanlık eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: خَازَهُ يَخُوزُهُ خَوْزًا إِذَا عَادَاهُ Ve nâstan bir tâ’ife ismidir ki bilâd-ı 'Acemde olurlar. Ve hûzistân bilâdının mecmû’unun ismidir.

vn. A plunging; a wading, a fording.

s. 1. An inclosure, court, the premises of a house. 2. Possession, holding, occupation.

iz. ar. Süs için ve su biriktirmek için bahçe veya havluda yapılmış muhtelif vüs‘atte su çukuru ki kireç-i horasanla sıvanmış ve ekseriye etrafı mermerle ve sun‘î şelâleler ve fıskiyelerle müzeyyen ve güzel balıklarla ördek ve sâireyi ve su çiçeklerini hâvî olur.

(a. i. c. : hiyâz) : havuz…

(a. i.) : 1) suya girme. 2) sakınılacak işe sokulma, girişme.

(a. i.) : etrafı çitle çevrili yer.

vn. 1. A gathering and taking to one’s self; an obtaining; acquisition. 2. A having, possessing or occupying; possession or occupation. 3. A comprising, containing. 4. A driving cattle.