اَلْغَارُّ [el-gârr] غُرُورٌ [gurûr]un müfredidir ki zikr olundu. Ve gâfil adama denir. Ve kuyu kazıcıya denir. Şârih der ki غِرٌّ [girr] kuyu kazmak ma’nâsına da gelir.

اَلْغَرُّ [el-garr] (gayn’ın fethiyle) ve اَلْغِرَارُ [el-girâr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Deveyi otlatmak ma’nâsınadır; yukâlu: غَرَّ الرَّاعِي غَرًّا وَغِرَارًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا رَعَى إِبِلَهُ Ve su çekilip yere batmak ma’nâsınadır; yukâlu: غَرَّ الْمَاءُ إِذَا نَضَبَ Ve غِرْغِرٌ [girgir] dedikleri otluk yemek ma’nâsınadır; yukâlu: غَرَّ الرَّجُلُ وَالدَّابَّةُ إِذَا أَكَلَ الْغِرْغِرَ Ve kuş ağzıyla yavrusunu yemlemek ma’nâsınadır; yukâlu: غَرَّ الطَّائِرُ فَرْخَهُ إِذَا زَقَّهُ Ve غَرٌّ [garr] İsm olur, kuşun yavrusuna ağzıyla verdiği yeme denir. Ve yerde olan yarığa ve çatlağa denir. Ve yerde olan ince nehre denir, جَدْوَلٌ [cedvel] ta’bîr olunur. Ve sevbde ve deride olan büküme ve kıvrıma denir ki ondan devşirilir. Ve minhu’l-meselu: hاِطْوِهِ عَلَى غَرِّهِh Ya’nî “Bükümüne kıvır.” Bir nesneyi kolayına olduğu hâlde terk eyle diyecek mahalde darb olunur. Ve غَرٌّ [garr] Bâdiyede bir mevzi’ adıdır. Ve kılıcın ağzına denir. Ve غَرٌّ [garr] ve غَرَارَةٌ [garâret] Bir nesne muhkem olduktan sonra bir tarafa meyl eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: غَرَّ الشَّيْءَ غَرًّا وَغَرَارَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا تَصَابَى بَعْدَ حُنْكَةٍ

s. (pl. غرور) 1. A crease, fold, wrinkle. 2. A track of a road. 3. A stream of water. 4. (dual غران obl. غرین) A line along one side of a central ridge on the blade of a weapon; or, an edge of a weapon.

vn. & s. A deceiving, beguiling; deceit.