ft. 1. Bir şeyi elden bırakıp az çok fırlatmak, remy: elindeki taşı attı. 2. İçeriden dışarıya çıkarıp def ü tard etmek: evden attılar; sokağa attılar; üstünden attı. 3. Bırakmak, terk etmek: babasını bir köşeye atmış. 4. Açmak, sermek, üste almak, örtmek: omzuma bir şal attım; bu gece bir yorgan daha atmalı. 5. Düşürmek, izale etmek, kaybetmek: rengini, tüyünü, esvabını attı. 6. Saçmak, serpmek, dağıtmak: tohum atmak. 7. Dökmek, koymak, vaz’ ve ilkâ etmek: ambara zahîre atmak; kışlık kömürü atmak. 8. Vurmak, yapıştırmak: tokat atmak, çifte atmak. 9. Uzatmak, sunmak: el atmak. 10. Boşatmak, teşhîr etmek: tüfek, top, tabanca atmak. 11. Te’hîr, ta’vîk, imhâl etmek: sonraya, yarına attı. 12. Atıf ve isnat etmek, yükletmek: kabahati filâna attılar. 13. Düşürmek, yatırmak: yere attılar.

v. t. & i. a. Trans. 1. To cast, throw, project (a thing). 2. To throw (a thing) away. 3. To throw (a thing) down. 4. To throw off (clothes). 5. (For a bird) to cast (its feathers in moulting). 6. To throw (dice). 7. To eject, throw out. 8. To reject. 9. To shoot (a bow, arrow, etc.). 10. To fire, fire off (a gun, etc.). 11. To send up, fire off (a rocket, etc.). 12. To fire (shot, bullets, etc.). 13. To cast (an imputation, etc.). 14. To throw or card (cotton-wool, etc.) with a carder’s bow. 15. To step (a pace). B. Intr. 16. (For a brittle thing) to fly, chip, splinter, break, crack. 17. (For a gun) to go off, to shoot (straight, etc.); (for a powder-magazine) to explode, to blow up. 18. (For an organ of the body) to eject its fluid in a jet. 19. (For the heart, an artery) to beat, pulsate. 20. (For 'a man) to vaunt, boast, or tell won­derful stories and lies. 21. (For a colour) to fade and become whitish. 21. (For the dawn) to begin to ap­pear light and bright. (See attırmak, atışmak, atılmak).

1. Yalan söylemek.
2. Müsekkirat içmek.

• Polim atmak: Yalan söylemek.
• Kantarlı atmak: Şetim, sövmek.
• Mariz atmak: Dövmek.