اَلْمُعَجِّلُ [el-mu’accil] (mîm’in zammı ve cîm’in kesri ve teşdîdiyle) Şol kimsedir ki ehline عِجَالَةٌ ['icâlet] getire.

اَلْمُعْجِلُ [el-mu’cil] (mîm’in zammı ve 'ayn’ın sükûnu ve cîm’in kesriyle) Buzağılı inek; yukâlu: بَقَرَةٌ مُعْجِلٌ أَيْ ذَاتُ عِجْلٍ

اَلْمُعْجَلُ [el-mu’cel] (مُكْرَمٌ [mukrem] vezninde) Sene tamâmından mukaddem doğup diri kalan deve köşeğine denir.

a. (fem. معجلە) That causes or presses to hasten, that admits no delay.

اَلْمُعْجِلُ [el-mu’cil] (مُحْسِنٌ [muhsin] vezninde) ve اَلْمُعَجِّلُ [el-mu’accil] (مُحَدِّثٌ [muhaddis] vezninde) ve اَلْمِعْجَالُ [el-mi’câl] (مِفْتَاحٌ [miftâh] vezninde) Şol nâkaya denir ki senesi tamâmından mukaddem doğurup ve yavrusu diri kalır ola; yukâlu: نَاقَةٌ مُعْجِلٌ وَمُعَجِّلٌ وَمِعْجَالٌ وَهِيَ مَا تُنْتَجُ قَبْلَ أَنْ يَسْتَكْمِلَ الْحَوْلَ فَيَعِيشُ وَلَدُهَا Ve مُعْجِلٌ [mu’cil] Şol nâkaya denir ki çökertip üzerine binmek için ayağı üzengisine vaz’ eylediğin gibi yerleşmeğe kalmayıp hemân sıçrayıp kalkar ola, مُعْجِلَةٌ [mu’cilet] dahi denir; pes müzekkerine de مُعْجِلٌ [mu’cil] denir; yukâlu: نَاقَةٌ مُعْجِلٌ وَمُعْجِلَةٌ إِذَا كَانَتْ حِينَ وَضَعْتَ الرِّجْلَ فِي غَرْزِهَا وَثَبَتْ Ve şol hurmâ ağacına denir ki hurmâsı turfanda vaktinde erişir ola; yukâlu: نَخْلَةٌ مُعْجِلَةٌ أَيْ مُدْرِكَةٌ فِي أَوَّلِ الْحَمْلِ

اَلْمُعْجِلُ [el-mu’cil] (مُحْسِنٌ [muhsin] vezninde) ve اَلْمُعَجِّلُ [el-mu’accil] (مُحَدِّثٌ [muhaddis] vezninde) ve اَلْمِعْجَالُ [el-mi’câl] (مِفْتَاحٌ [miftâh] vezninde) Şol nâkaya denir ki senesi tamâmından mukaddem doğurup ve yavrusu diri kalır ola; yukâlu: نَاقَةٌ مُعْجِلٌ وَمُعَجِّلٌ وَمِعْجَالٌ وَهِيَ مَا تُنْتَجُ قَبْلَ أَنْ يَسْتَكْمِلَ الْحَوْلَ فَيَعِيشُ وَلَدُهَا Ve مُعْجِلٌ [mu’cil] Şol nâkaya denir ki çökertip üzerine binmek için ayağı üzengisine vaz’ eylediğin gibi yerleşmeğe kalmayıp hemân sıçrayıp kalkar ola, مُعْجِلَةٌ [mu’cilet] dahi denir; pes müzekkerine de مُعْجِلٌ [mu’cil] denir; yukâlu: نَاقَةٌ مُعْجِلٌ وَمُعْجِلَةٌ إِذَا كَانَتْ حِينَ وَضَعْتَ الرِّجْلَ فِي غَرْزِهَا وَثَبَتْ Ve şol hurmâ ağacına denir ki hurmâsı turfanda vaktinde erişir ola; yukâlu: نَخْلَةٌ مُعْجِلَةٌ أَيْ مُدْرِكَةٌ فِي أَوَّلِ الْحَمْلِ

(a. s. acele’den) : 1) ta’cîl edilmiş, acele olunmuş. 2) peşin, önden verilen. 3) müz. Türk müziğinde vaktiyle kullanılmış usullerden biri.

(a. i.) : menzile ulaştıran yol.

sıf. ar. s. Mu‘accele. [acele’den imf. tef‘îl] mühletsiz, peşin, ber-vech-i peşîn te’diye veya îfâ edilecek olan. Mukâbili: mü’eccel.

a. (fem. معجلە, pl. fem. معجلات) Hastened; promptly paid; paid down.