اَلْقَرْعُ [el-kar’] (kâf’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Kakmak; yukâlu: قَرَعْتُ الْبَابَ أَقْرَعُهُ قَرْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve ‘Arabların “إِنَّ الْعَصَا قُرِعَتْ لِذِي الْحِلْمِ” dedikleri kavllerinden murâd budur ki ‘Arab hâkimlerinden biri pîr olup hirâfet mertebesine vardıkta kızına eyitti: Kaçan hükmümde bir muhalif vaz’ edersem bana tenbîh için ‘asâ ile kalkanı dakk eyle tâ ki mütenebbih olup rücû’ eyleyem dedi. Ve قَرْعٌ [kar’] Başa değnek ile vurmağa dahi derler, فَرْعٌ [fer’] ma’nâsına fâ ile nitekim mürûr etti; yukâlu: قَرَعْتُ رَأْسَهُ بِالْعَصَا قَرْعًا Ve قَرْعٌ [kar’] Kâsede olanı hep içti demek mahallinde dahi isti’mâl olunur; yukâlu: قَرَعَ الشَّارِبُ بِالْإِنَاءِ جَبْهَتَهُ Ya’nî kâsenin kenârıyla alnını vurdu içinde olanı cümleten içmekle. Ve قَرْعٌ [kar’] Erkek, dişiye varmağa dahi derler; yukâlu: قَرَعَ الْفَحْلُ النَّاقَةَ يَقْرَعُهَا قَرْعًا Ve قَرْعٌ [kar’] Kabağa dahi derler حِمْلُ الْيَقْطِينِ ma’nâsına. Ve يَقْطِينٌ [yaktîn] kabak teveğine derler. Ve قَرْعُ الْمِيسَمِ [kar’u’l-mîsem] Dâg vuracak âlete dahi derler. Ve قَرْعٌ [kar’] Ev önü davardan hâlî olmak ma’nâsına da gelir; yukâlu: قَرِعَ الْفِنَاءُ إِذَا خَلَا مِنَ الْغَاشِيَةِ Ya’nî kaçan finâ-yı dâr غَاشِيَةٌ [gâşiyet]ten hâlî olsa. Ve غَاشِيَةٌ [gâşiyet]ten murâd ev önünde yatan davardır; yukâlu: نَعُوذُ بِاللهِ مِنْ قَرْعِ الْفِنَاءِ وَصَفَرِ الْإِنَاءِ Ve صَفَرٌ [safer] dahi hâlî olmak ma’nâsınadır. Ve مُرَاحٌ قَرِعٌ [murâh kari’] dahi derler râ’nın kesriyle, kaçan deve durduğu yer deveden hâlî olsa. Ve sa’leb eyitti: نَعُوذُ بِاللهِ مِنْ قَرْعِ الْفِنَاءِ derler râ’nın sükûnuyla, lâkin bu kıyâsa muhâliftir, zîrâ bâb-ı râbi’ lâzım oldukta masdarı fethateynle gelir, sükûn ile gelmek kıyâsa muhâliftir. Ve fi’l-hadîsi 'an 'Ömer radıyallâhu 'anhu: “قَرِعَ حَجُّكُمْ” أَيْ حَلَّتْ أَيَّامُ الْحَجِّ مِنَ النَّاسِ Ve belâ erişmeğe dahi derler; yukâlu: قَرِعَتْهُمْ قَوَارِعُ الدَّهْرِ إِذَا أَصَابَتْهُمْ
"قرع" kelimesini bütün sözlüklerde listele
"قرع" kelimesi için başka anlamlar ekle
"قرع" kelimesinin anlamını başka dillere çevirin
tr: kar'
vn. & s. 1. A knocking. 2. A striking with a stick.
اَلْكَارِعُ [el-kâri’] Mutlakan suya giren şahsa denir, gerek sudan içsin ve gerek içmesin.
s. (n. u. قرعە) Gourds, pumpkins, squashes.
(a. i. kur’anın c.) : (bkz. : kur’a).
(a. i.) : hek. 1) doktorun, hastayı muayene ederken, ses almak üzere, bir uzva parmakla vurması.
- 10 Sözlük İçinde Arama
- 3 Kelime Günlük Sorgu
- 2 Hassas Arama Sonucu
- 2 Benzerlerde Arama Sonucu
- 2 Anlamlar İçerisinde bulma
- 2 Metinler İçerisinde bulma
- 500 Karakter Günlük Çeviri
- 2 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Yok
- Kelime Kökeni Yok
- Gelişmiş Filtre Yok
- Reklam Gösterimi
- 25 Sözlük İçinde Arama
- 5 Kelime Günlük Sorgu
- 4 Hassas Arama Sonucu
- 4 Benzerlerde Arama Sonucu
- 4 Anlamlar İçerisinde bulma
- 4 Metinler İçerisinde bulma
- 1000 Karakter Günlük Çeviri
- 3 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Var
- Kelime Kökeni Var
- Gelişmiş Filtre Var
- Reklam Gösterimi Yok
- 50 Sözlük İçinde Arama
- 250 Kelime Günlük Sorgu
- Sınırsız Arama
- Sınırsız Benzerlerde Arama
- Sınırsız İçerisinde bulma
- Sınırsız Metinlerde bulma
- 10000 Karakter Günlük Çeviri
- 100 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Var
- Kelime Kökeni Var
- Gelişmiş Filtre Var
- Reklam Gösterimi Yok