اَلْقَبَلُ [el-kabel] (fethateynle) Yolda giderken karşıdan peydâ olan tümsek ve yüce yere denir, 'alâ-kavlin höyük yâhûd dağ tepesine yâhûd kum yığınına denir ki mukâbeleye gelir. Ve açık ve işlek yola denir. Ve ebe kadın iyice ve üstâdâne ebelik eylemeğe denir; yukâlu: بِالْقَابِلَةِ قَبَلٌ أَيْ لُطْفٌ لِإِخْرَاجِ الْوَلَدِ Ve apşaklığa denir; yukâlu: فِي رِجْلِهِ قَبَلٌ أَيْ فَحَجٌ Ve قَبَلُ الْعَيْنِ [kabelu’l-'ayn] gözün siyâhı burna doğru meyilli olmağa yâhûd şaşılık hey’etinde yâhûd şaşılık hey’etinden latîf ve nâzük olmağa denir yâhûd iki gözün siyâhları birbirine doğru mâ’il ve müteveccih olmağa yâhûd burnun sırtına meyilli olmağa yâhûd hâne-i çeşm üzere ya’nî gözün oyumu üzere yâhûd yukarı kaşa doğru mâ’il olmağa yâhûd iki gözün bakışları birbirine mâ’il ve nâzır olmağa denir. Ve bu ma’nâda masdar olur; yukâlu: قَبَلَتْ عَيْنُهُ وَقَبِلَتْ قَبَلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ وَيُقَالُ بِعَيْنِهِ قَبَلٌ وَهُوَ إِقْبَالُ سَوَادِهَا عَلَى الْأَنْفِ أَوْ مِثْلُ الْحَوَلِ أَوْ أَحْسَنُ مِنْهُ أَوْ إِقْبَالُ إِحْدَى الْحَدَقَتَيْنِ عَلَى الْأُخْرَى أَوْ إِقْبَالُهَا عَلَى عُرْضِ الْأَنْفِ أَوْ عَلَى الْمَحْجِرِ أَوْ عَلَى الْحَاجِبِ أَوْ إِقْبَالُ نَظَرِ كُلٍّ مِنَ الْعَيْنَيْنِ عَلَى صَاحِبِهَا Ve قَبَلٌ [kabel] Devenin başına su dökülerek su içmeğe denir ki havuza oluktan su akarken içmesinden 'ibârettir. Ve koyun kısmının boynuzları yüzüne doğru çökük olmak ma’nâsınadır; yukâlu: قَبِلَتِ الشَّاةُ قَبَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ قَرْنَاهَا مُقْبِلًا عَلَى وَجْهِهَا Ve bir adam bir sözü bî-tevakkuf bi’l-bedâhe söylemeğe denir ki mukaddemce onu tehyi’e ve tasmîm eylememişti; yukâlu: قَالَهُ قَبَلًا وَهُوَ أَنْ يَتَكَلَّمَ بِكَلَامٍ وَلَمْ يَسْتَعِدَّ لَهُ Ve hilâli cümleden evvel görmek, 'alâ-kavlin mutlakan en evvel mer’î olan şey’e denir. Ve قَبَلَةٌ [kabelet] kelimesinden cem’i olur ki ağırşağa denir, فُلْكَةٌ [fulket] ma’nâsına. Ve bir gûne boncuk ismidir ki nisvân-ı 'Arab teshîr ve te’hîz için ona efsûn ederler, 'alâ-kavlin fîl kemiğinden düzülmüş değirmi ve berrâk nesnedir ki karılar boyunlarına ve atların boyunlarına da ta’lîk ederler. Ve قَبَلٌ [kabel] قَبِيلٌ [kabîl] gibi 'ayân ve âşikâre ma’nâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve gelecek vakt ve zamâna ıtlâk olunur. Bunda عِنَبٌ ['ineb] vezninde dahi lügattır; ve minhu yukâlu: لَا أُكَلِّمُكَ إِلَي عَشْرٍ مِنْ ذِي قِبَلٍ وَقَبَلٍ أَيْ فِيمَا أَسْتَأْنِفُ يَعْنِي أَسْتَقْبِلُ مِنْ وَقْتٍ مُسْتَقْبَلٍ أَوْ مَعْنى الْمُحَرَّكَةِ لَا أُكَلِّمُكَ إِلَى عَشْرٍ تَسْتَقْبِلُهَا وَمَعْنَى الْمَكْسُورَةِ الْقَافِ لَا أُكَلِّمُكَ إِلَى عَشْرٍ مِمَّا تُشَاهِدُهُ مِنَ الْأَيَّامِ أَيْ فِيمَا تَسْتَقْبِلُ Ve قَبَلٌ [kabel] (جَبَلٌ [cebel] vezninde) Dûmetu’l-Cendel kurbünde bir dağın adıdır.
"قبل" kelimesini bütün sözlüklerde listele
"قبل" kelimesi için başka anlamlar ekle
"قبل" kelimesinin anlamını başka dillere çevirin
tr: kabel
اَلْقُبْلُ [el-kubl] (kâf’ın zammıyla)
iz. ar. Taraf, cihet, nezd: kıbel-i şer’-i şerîften.
(a. i.) : taraf, yan, yön. (bkz. : cânib, cihet). Min kıbel-ir-Rahmân : Allah tarafından, (bkz. : min taraf-illâh).
(a. zf.) : ön, önce, öndeki, evvel, evvelki.
(a. i. kuble’nin c.) : öpmeler,öpüşler, öpücükler. c^
- 10 Sözlük İçinde Arama
- 3 Kelime Günlük Sorgu
- 2 Hassas Arama Sonucu
- 2 Benzerlerde Arama Sonucu
- 2 Anlamlar İçerisinde bulma
- 2 Metinler İçerisinde bulma
- 500 Karakter Günlük Çeviri
- 2 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Yok
- Kelime Kökeni Yok
- Gelişmiş Filtre Yok
- Reklam Gösterimi
- 25 Sözlük İçinde Arama
- 5 Kelime Günlük Sorgu
- 4 Hassas Arama Sonucu
- 4 Benzerlerde Arama Sonucu
- 4 Anlamlar İçerisinde bulma
- 4 Metinler İçerisinde bulma
- 1000 Karakter Günlük Çeviri
- 3 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Var
- Kelime Kökeni Var
- Gelişmiş Filtre Var
- Reklam Gösterimi Yok
- 50 Sözlük İçinde Arama
- 250 Kelime Günlük Sorgu
- Sınırsız Arama
- Sınırsız Benzerlerde Arama
- Sınırsız İçerisinde bulma
- Sınırsız Metinlerde bulma
- 10000 Karakter Günlük Çeviri
- 100 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Var
- Kelime Kökeni Var
- Gelişmiş Filtre Var
- Reklam Gösterimi Yok