فُصَلُ [Fusal] (زُفَرُ [zufer] vezninde) Vâhiddir, ya’nî hem-nâmı yoktur. Ve o, Cuheyne kabîlesinden bir kimsedir; lâkin savâb olan kâf ile olmaktır, fâ ile galat-ı sarîhtir. İsmâ’îl b. hâlid cenâbından bize sened-i muttasıl ile mervîdir ki zuhûr-ı âfitâb-ı İslâm’dan mukaddemce kabîle-i Cuheyne’den ‘Umeyr b. Cundeb nâm bir şahs vefât eylemekle techîz ve tekfîn olunup tâbûta vaz’ olunduktan sonra eliyle başından pûşîdesini açıp ku’ûd ve أَيْنَ الْقُصَلُ diye 'amuca-zâdesi olan kusal nâm kimseyi su’âl eyledi. Etrâfında olan adamlar bu hâli müşâhede eyledikte ta’accüble “Subhânallâh, kusal’ı neylersin? O şimdi gitti!” dediklerinde işbu ta’bîrât-ı müsecca’a ile tekellüm ve ifâde-i hâl eyledi: “أُتِيتُ فَقِيلَ لِي لِأُمِّكَ الْهَبَلْ، أَلَا تَرَى إِلَى حُفْرَتِكَ تُنْتَثَلْ، وَقَدْ كَادَتْ أُمُّكَ تَثْكَلْ، أَرَأَيْنَاكَ إِنْ حَوَّلْنَاكَ إِلَى مُحَوَّلْ، ثُمَّ غُيِّبَ فِي حُفْرَتِكَ الْقُصَلْ، الَّذِي مَشَى فَاحْزَأَلْ، ثُمَّ مَلَأْنَاهَا مِنَ الْجَنْدَلْ، أَتَعْبُدُ رَبَّكَ وَتُصَلْ، وَتَتْرُكُ سَبِيلَ مَنْ أَشْرَكَ وَأَضَلْ” Bu ‘ibâdete أُتِيتُ kelimesi mâzî-i meçhuldür. Ve هَبَلْ fethateynle vâlide veledini yavı kılmağa denir. Ve تُنْتَثَلْ [tuntesel] إِنْتِثَالٌ [intisâl]den muzâri’-i mechûldür, kazılan çukurdan toprak çıkarmak ma’nâsınadır. Ve مُحَوَّلٌ [muhavvel] تَحْوِيلٌ [tahvîl]den ism-i mekândır. Ve غُيِّبَ [guyyibe] تَغْيِيبٌ [tagyîb]den mâzî-i mechûldur. Ve إِحْزَأَلَ kelimesi إِحْزِيلَالٌ [ihzîlâl]den mâzîdir, yürüyüşü artırmak ma’nâsınadır. Mefhûmu budur ki “Bana bir şahs gelip dedi ki görmez misin ki işte kabrin hafr olunuyor, validen seni yavı kılmak üzeredir! Ne dersin, re’y eder misin ki seni başka yere tahvîl edip kusal senin yerine defn olunup hufresini taş ile dopdolu edelim ve min-ba’d sen ehl-i şirk ü dalâlet yolunu terk birle hâlıkına tâ’at ve 'ibâdet eder misin? demektir. Ba’dehu o kâ’ile ben dahi نَعَمْ diye teklîfini tekabbül eyledim.” Râvî der ki mezbûr ondan sonra ifâkat bulup niçe zamân sâha-i hayâtta mu’ammer olup ve niçe hatunlar tezevvüc ve müte’addid evlâdları zuhûr eyledi. Ve kusal vak’a-i merkûmeden üç gün mürûrunda fevt ve 'Umeyr’e ihzâr olunan kabre defn olundu.
"فصل" kelimesini bütün sözlüklerde listele
"فصل" kelimesi için başka anlamlar ekle
"فصل" kelimesinin anlamını başka dillere çevirin
tr: Fusal
vn. & s. 1. A separating; separation. 2. A dividing into parts or lots; division. 3. A severing, sundering; severance. 4. A weaning a suckling. 5. A deciding a suit, etc.; decision.
- 10 Sözlük İçinde Arama
- 3 Kelime Günlük Sorgu
- 2 Hassas Arama Sonucu
- 2 Benzerlerde Arama Sonucu
- 2 Anlamlar İçerisinde bulma
- 2 Metinler İçerisinde bulma
- 500 Karakter Günlük Çeviri
- 2 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Yok
- Kelime Kökeni Yok
- Gelişmiş Filtre Yok
- Reklam Gösterimi
- 25 Sözlük İçinde Arama
- 5 Kelime Günlük Sorgu
- 4 Hassas Arama Sonucu
- 4 Benzerlerde Arama Sonucu
- 4 Anlamlar İçerisinde bulma
- 4 Metinler İçerisinde bulma
- 1000 Karakter Günlük Çeviri
- 3 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Var
- Kelime Kökeni Var
- Gelişmiş Filtre Var
- Reklam Gösterimi Yok
- 50 Sözlük İçinde Arama
- 250 Kelime Günlük Sorgu
- Sınırsız Arama
- Sınırsız Benzerlerde Arama
- Sınırsız İçerisinde bulma
- Sınırsız Metinlerde bulma
- 10000 Karakter Günlük Çeviri
- 100 Kelime Günlük Çözümle
- Kelime Özellikleri Var
- Kelime Kökeni Var
- Gelişmiş Filtre Var
- Reklam Gösterimi Yok