فرد (ferud)
kelime https://kelime.com/arama/فرد
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814 Firuzabadi (1814).فرد.Ahmed Asım (çev.),Kamusu’l-Muhit. https://kelime.com/kelime/%D9%81%D8%B1%D8%AF/63335472101dea5b8e0f4dfd-63335d0207ef266044b30a58/os/tumu/tumu Firuzabadi."فرد." Kamusu’l-Muhit, çev. Ahmed Asım,1814, kelime.com, https://kelime.com/kelime/%D9%81%D8%B1%D8%AF/63335472101dea5b8e0f4dfd-63335d0207ef266044b30a58/os/tumu/tumu Firuzabadi."فرد." Kamusu’l-Muhit, çev. Ahmed Asım,İstanbul, 1814. Kelime.com. https://kelime.com/kelime/%D9%81%D8%B1%D8%AF/63335472101dea5b8e0f4dfd-63335d0207ef266044b30a58/os/tumu/tumu

اَلْفَارِدُ [el-fârid] ve اَلْفَرْدُ [el-ferd] (سَرْدٌ [serd] vezninde ki zikr olundu). Ve اَلْفَرَدُ [el-fered] (جَبَلٌ [cebel] vezninde) ve اَلْفَرِدُ [el-ferid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve اَلْفَرُدُ [el-ferud] (نَدُسٌ [nedus] vezninde) ve اَلْفُرُدُ [el-furud] (عُنُقٌ [‘unuk] vezninde) ve اَلْفَرْدَانُ [el-ferdân] (سَحْبَانُ [sahbân] vezninde) ve اَلْفَرِيدُ [el-ferîd] (حَلِيمٌ [halîm] vezninde) ve اَلْفَرُودُ [el-ferûd] (قَبُولٌ [kabûl] vezninde) Cümlesi yalnız, münferid ma’nâsınadır. Ve فَارِدٌ [fârid] Eşcâr-ı sâ’ireden başkaca alargada nâbit şecere ıtlâk olunur; yukâlu: شَجَرَةٌ فَارِدَةٌ أَيْ مُتَنَحِّيَةٌ يَعْنِي إِنْفَرَدَتْ عَنْ سَائِرِ الْأَشْجَارِ Ve sürüden başkaca olan âhûya ıtlâk olunur; yukâlu: ظَبْيَةٌ فَارِدٌ أَيْ مُنْفَرِدَةٌ عَنِ الْقَطِيعِ Ve فَارِدٌ [Fârid] bir mevzi’ adıdır. Ve be-gâyet ebyaz ve a’lâ olan şekere denir; yukâlu: سُكَّرٌ فَارِدٌ أَيْ أَجْوَدُ وَأَبْيَضُ Ve فَارِدٌ [Fârid] Necd bilâdında bir dağın adıdır.

Diğer Diller

tr: ferud

Çekim ve Türev
(Osmanlıca) Diğer Madde Başlıklarında (10)
فرد (ferd)
kelime https://kelime.com/arama/فرد
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

Mütercim der ki Âsitâne-i emn-âşiyâneye vürûdumuzdan çend rûz mürûrunda ecillâ-i kirâmdan bir zâtın ziyâretine varılıp meclisleri ‘ulemâ’ ile gâss olmakla meğer beynlerinde Beydâvî merhûmun sûre-i Bakara’da rü’yet bahsinde ve ذَلِكَ لِلْمُؤْمِنِينَ فِي الْآخِرَةِ وَالْأَفْرَادِ مِنَ الْأَنْبِيَاءِ فِي بَعْضِ الْأَحْوَالِ فِي الدُّنْيَا 'ibâretinde vâki اَلْأَفْرَادِ mâddesinin istikşâfı mütedâvil imiş. Bi’d-defe’ât mu’âtât-i kûs-i mübâhasât vukû’undan sonra ke-mâ kâne müşkil olarak 'alâ-hâlihi kaldıkta bu fakîr sâhib-i meclisten ri’âyet-i edeble ba’de’l-istîzân bu makûle bast-ı lisân-ı beyân eyledi ki evvelâ Beydâvî hazretlerinin mutasavvife olduğu ‘indinizde mukarrer midir, değil midir diye su’âlimizi ba’de’t-tasdîk işbu أَفْرَادٌ [efrâd] ‘unvânı burada tasavvuf ıstılâhına mebnîdir dediğimizde beyne’l-ihcâf ve’l-ikbâl istikşâf sûreti ibrâz eylemeleriyle bu resme tafsîle ibtidâr olundu ki burada أَفْرَادٌ [efrâd]dan murâd Fahrü’l-enâm ‘aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm hazretleridir, ekmel-i efrâd-ı nev’-i insânî olmakla ehad ve şef’ ve vitr-i ferdiyyetlerini câmi’dir. Kezâlik “أَوَّلُ مَا خَلَقَ اللهُ نُورِي” hadîsi mûcibince evvel-i mahlûk ve “كُنْتُ نَبِيًّا وَآدَمُ بَيْنَ الْمَاءِ وَالطِّينِ” hadîsi muktezâsınca evvel-i enbiyâ’ ve ﴿وَلَكِنْ رَسُولَ اللهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّنَ﴾، الآية kerîmesi muktezâsınca hâtemiyyet-i ferdlerini câmi’dir ve “أُوتِيتُ جَوَامِعَ الْكَلِمِ” hadîsi işbu külliyyet ve cem’iyyete işârettir, ona mebnî lisân-ı hakîkatte zât-ı şerîflerine أَفْرَادٌ [efrâd] ta’bîr olunur. Beydâvî dahi ehl-i hakîkatten olmakla cevheren ve sîgaten أَفْرَادٌ [efrâd] ‘unvânıyla sebt eylemiştir diye takrîr eylediğimizde ta’bîrât-ı mezkûre sâmi’alarını kar’ eylemediğinden nâşî mahall-i beyân-ı iltimâslarında Şeyh-i Ekber kuddise sırruhu’l-enver hazretleri Fusûs’ta Fass-ı Muhammediyye’yi kelime-i ferdiyye ile tertîbleri ona işâret olup şürrâh dahi vech-i mezkûr üzere ma’a’z-ziyâde bast ve tafsîl eylemişlerdir dediğimizde derhâl Fusûs’u ve şürûhunu ihzâr ve mürâca’at ve vâkıf-ı keyfiyyet olduklarında sükût ile gûyâ ki şâbâş-ı mahmidet oldular. “Sâ’ib du çîz mî-şikend şân-ı şi’r-râ // Teslîm-i bî-vukûf u sukût-ı vukûf-mend.” İntehâ. Ve فَرْدٌ [ferd] Çehrede çene kemiklerinin birine ıtlâk olunur, ikisine فَرْدَانِ [ferdân] denir. Ve 'Araba mahsûs şol papuca ıtlâk olunur ki tasması kat kat dikilmeyip hemân yalın kat ve be-gâyet yufka ve nâzük ola. Kâle fi’n-Nihâye: وَفِي الْحَدِيثِ “جَاءَ رَجُلٌ يَشْكُو رَجُلاً مِنَ الْأَنْصَارِ شَجَّهُ فَقَالَ ||يَا خَيْرَ مَنْ يَمْشِي بِنَعْلٍ فَرْدِ|| أَوْهَبَهُ لِنَهْدَةٍ وَنَهْدِ|| لا تَسْبِيَنَّ سَلَبِي وجِلْدِي|| أَرَادَ النَّعْلَ الَّتِي هِيَ طَاقٌ وَاحِدٌ وَلَمْ تُخْصَفْ طَاقًا عَلَى طَاقٍ وَلَمْ تُطَارَقْ وَهُمْ يُمْدَحُونَ بِرِقَّةِ النِّعَالِ وَإِنَّمَا يَلْبَسُهَا مُلُوكُهُمْ وَسَادَتُهُمْ فَأَرَادَ يَا خَيْرَ الْأَكَابِرِ مِنَ الْعَرَبِ Ve فَرْدٌ [ferd] Yalnız şey’e denir, münferid ma’nâsına, ke-mâ se-yuzkeru. Ve ‘Arablar “Ben filâna yalnız olduklarımız hâlde buluştum” diyecek yerde لَقِيتُهُ فَرْدَيْنِ derler. Ve فَرْدٌ [Ferd] Bir mevzi’ adıdır. Ve esmâ-i ricâldendir: Ziyâd b. el-Ferd yâhûd İbn Ebi’l-Ferd ashâbdandır. Ve hafs el-Ferd el-Mısrî, Cebriyye tâ’ifesinden bir kimsedir. Ve فَرْدٌ [Ferd] 'Abdullâh b. Revâha hazretlerinin kılıcı ismidir.

Osmanlıca Tüm Çekim ve Benzerlerde Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
Osmanlıca Tüm Madde Anlamlarında Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
MİSAFİR KULLANICI
  • 10 Sözlük İçinde Arama
  • 3 Kelime Günlük Sorgu
  • 2 Hassas Arama Sonucu
  • 2 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 2 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 2 Metinler İçerisinde bulma
  • 500 Karakter Günlük Çeviri
  • 2 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Yok
  • Kelime Kökeni Yok
  • Gelişmiş Filtre Yok
  • Reklam Gösterimi
ÜCRETSİZ KAYDOL
  • 25 Sözlük İçinde Arama
  • 5 Kelime Günlük Sorgu
  • 4 Hassas Arama Sonucu
  • 4 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 4 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 4 Metinler İçerisinde bulma
  • 1000 Karakter Günlük Çeviri
  • 3 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok
ABONE KURUMLAR
  • 50 Sözlük İçinde Arama
  • 250 Kelime Günlük Sorgu
  • Sınırsız Arama
  • Sınırsız Benzerlerde Arama
  • Sınırsız İçerisinde bulma
  • Sınırsız Metinlerde bulma
  • 10000 Karakter Günlük Çeviri
  • 100 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok