a. Disagreeable, ill-tempered, stingy.

اَلْعَقَصُ [el-'akas] (fethateynle) Bahîl ve bed-hû olmak; yukâlu: عَقِصَ عَقَصًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

اَلْعَكْشُ [el-'akş] (نَقْشٌ [nakş] vezninde) Bir kimse üzerine avrılmak yâhûd hamle ve hücûm eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: عَكَشَ عَلَيْهِمْ عَكْشًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا عَطَفَ أَوْ حَمَلَ عَلَيْهِمْ Ve örümcek ev yapmak ma’nâsınadır; yukâlu: عَكَشَتِ الْعَنْكَبُوتُ إِذَا نَسَجَتْ Ve biriktirmek ma’nâsınadır; yukâlu: عَكَشَ الشَّيْءَ إِذَا جَمَعَهُ وَالْجَامِعُ عَكِشٌ كَكَتِفٍ وَذَاكَ مَعْكُوشٌ Pes ism-i fâ’il عَكِشٌ ['akiş] olmak hilâf-ı kıyâs olur. Ve عَكْشٌ ['akş] Köpekler insân ve hayvânların etrâfına üşüntü edip çevirmek ma’nâsınadır; yukâlu: عَكَشَتِ الْكِلاَبُ بِالثَّوْرِ إِذَا أَحَاطَتْ بِهِ Ve bir adamı muhkem bağlamak ma’nâsınadır; yukâlu: عَكَشَ فُلاَنًا إِذَا شَدَّ وَثَاقَهُ

vn. & s. 1. A braiding and looping up long hair. 2. A contracting the prosodial foot مفاعلتن, into فاعلت, represented by مفعول mef‘ûlu.

اَلْعِكَاسُ [el-'ikâs] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Deveyi yavaşıtmak için burundalığına geçirip kollarına bend eyledikleri ipe denir. Ve عِكَاسٌ ['ikâs] مُفَاعَلَةٌ [mufâ’alet]ten masdar olur, iki kimse birbirinin perçeminden tutup uğraşmak ma’nâsına ki münâza’a hâletidir; ve minhu yukâlu: دُونَ هَذَا الْأَمْرِ عِكَاسٌ وَمِكَاسٌ وَهُوَ أَنْ تَأْخُذَ بِنَاصِيَتِهِ وَيَأْخُذَ بِنَاصِيَتِكَ وَالْمِكَاسُ إِتْبَاعٌ

اَلْعَكِشُ [el-'akiş] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Kıvırcık saça denir; yukâlu: شَعْرٌ عَكِشٌ أَيْ جَعْدٌ Ve şol kimseye ıtlâk olunur ki kendi nefsinden bir kimseye hayr ihrâc eylemez ola, ya’nî ferd-i vâhide hayr ve menfa’ati dokunmaz ola; رَجُلٌ عَكِشٌ إِذَا كَانَ لاَ يُخْرِجُ مِنْ نَفْسِهِ خَيْرًا Ve bir nesneyi biriktirici adama denir.

(a. s.) : inatçı.

(a. i.) : Pis kokulu olma.

اَلْعَكَصُ [el-‘akas] (fethateynle) Bed-hûy olmak ma’nâsınadır; yukâlu: عَكِصَ الرَّجُلُ عَكَصًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا سَاءَ خُلُقُهُ Ve davar حَرُونٌ [harûn] olmak ma’nâsınadır; yukâlu: عَكِصَتِ الدَّابَّةُ إِذَا حَرَنَتْ Ve dâbbenin a’zâ’ ve endâmı pek dirnekli ve birbiri üzere bingeşmiş abrık olmak hâletine denir; yukâlu: فِيهَا عَكَصٌ أَيْ تَدَانٍ وَتَرَاكُبٌ فِي خَلْقِهَا

اَلْعُقُصُ [el-'ukus] (عُنُقٌ ['unuk] vezninde) İşkenbeye denir, كَرِشٌ [keriş] ma’nâsına. Ve bahîl ve nâkese ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ عُقُصٌ أَيْ بَخِيلٌ