Belirtilen arama kriterleri sonucu "عرض" bulunamadı :(

- Aradığınız kelimenin yazılışının doğru olduğundan emin misiniz? Onlarca sözlük içerisinde arama yaptık ama maalesef bir sonuç bulamadık.

- Aşağıdaki sonuçların aradığınız kelime ile alakalı bir ipucu verebileceğini ümit ediyoruz.

- Kelimenin anlamını öğrendiğiniz takdirde, sözlüğümüze katkıda bulunabilirseniz çok müteşekkir oluruz. Eklemek için tıklayınız.

(Osmanlıca) Diğer Madde Başlıklarında (10)
عرض ('irad)
kelime https://kelime.com/arama/
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلْعِرَاضُ [el-'irâd] ('ayn’ın kesriyle) Bu dahi hadîs ve kelâmın mu’zam mahalline denir; yukâlu: عِرَاضُ الْحَدِيثِ أَيْ مُعْظَمُهُ Ve şol damgaya yâhûd dâg ile bastıkları çizgiye denir ki devenin uyluğuna arkuru basarlar; yukâlu: عَرَضَ بَعِيرَهُ عِرَاضًا وَهُوَ سِمَةٌ أَوْ خَطٌّ فِي فَخِذِ الْبَعِيرِ عَرْضًا Ve şol demir dağlağıya denir ki onunla devenin tabanlarına dâg ve damga basarlar; tâ ki toprakta izi bilinmek için. Ve عِرَاضٌ [‘irâd] Nâhiye ma’nâsınadır; yukâlu: تَعَرَّضَ إِلَى عِرَاضٍ أَيْ نَاحِيَةٍ Ve bir nesnenin bir yanına denir, شِقُّ الشَّيْءِ [şikku’ş-şey’] ma’nâsına. Cem’i عُرْضٌ ['urd] gelir 'ayn’ın zammıyla. Ve عِرَاضٌ ['irâd] مُفَاعَلَةٌ [mufâ’alet] bâbından masdar olur, مُعَارَضَةٌ [mu’âradat] ma’nâsına. Bu münâsebetle buğur deve nâkaya 'arz için yedilip götürülmekte isti’mâl olundu, tâ ki nâkaya iştihâsı olur ise aşa; yukâlu: ضَرَبَ الْفَحْلُ النَّاقَةَ ضِرَابًا وَذَلِكَ أَنْ يُقَادَ إِلَيْهَا وَعُرِضَ عَلَيْهَا لِيَضْرِبَهَا إِنْ إِشْتَهَاهَا ve yukâlu: بَعِيرٌ ذُو عِرَاضٍ إِذَا كَانَ يُعَارِضُ الشَّجَرَ ذَا الشَّوْكِ بِفِيهِ Ya’nî “ağzıyla dikenli ağaçlara arkurudan sokulur oldukta.” Ve yukâlu: جَاءَتْ فُلاَنَةٌ بِوَلَدٍ عَنْ عِرَاضٍ وَمُعَارَضَةٍ وَهِيَ أَنْ يُعَارِضَ الرَّجُلُ الْمَرْأَةَ فَيَأْتِيَهَا حَرَامًا

عرض (ird)
kelime https://kelime.com/arama/
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلْعِرْضُ [el-'ird] ('ayn’ın kesriyle) Cesede denir. Ve bedenden ter tereşşüh edecek yerlere denir ki مَسَامَاتٌ [mesâmât] olacaktır. Kâle’ş-şârih ve minhu hadîsu sifati ehli’l-cenneti: hإِنَّمَا هُوَ عَرَقٌ يَجْرِي مِنْ أَعْرَاضِهِمْ مِثْلَ الْمِسْكِh أَيْ مَوَاضِعِهِمُ الَّتِي تَعْرَقُ مِنَ الْجَسَدِ Ve bedenin râyihasına denir, gerek hoş ve gerek nâ-hoş olsun; yukâlu: فُلاَنٌ طَيِّبُ الْعِرْضِ أَيِ الطَّيِّبُ الرَّائِحَةِ Ve عِرْضٌ ['ird] İnsânın nefs ve zâtına denir; tekûlu: أَكْرَمْتُ عَنْهُ عِرْضِي أَيْ صُنْتُ عَنْهُ نَفْسِي Kâle’ş-şârih ve minhu şi’ru hassân: hفَإِنَّ أَبِي وَوَالِدَهُ وَعِرْضِي || لِعِرْضِ مُحَمَّدٍ مِنْكُمْ وِقَاءُh فَهَذَا خَاصٌّ لِلنَّفْسِ Ve عِرْضٌ ['ird] İnsânın nâmûs ve hürmetine denir ki nakîsa ve 'âr luhûkundan siyânet ve himâyetinde olduğu semt ve tarafıdır, nefsi ve haseb ve şerefi cihetlerinden ‘alâ-kavlin gerek nefsi ve gerek âbâ’ ve ecdâdı cihetlerinden olsun yâhûd adamın عِرْضٌ ['ird]ı şol kimsedir ki onun umûr ve ahvâlini rü’yet ve muhâfaza kendisine lâzım ve vâcib ola, ehl ve 'ayâl ve mahremleri gibi yâhûd adamın medh olunacak ve zemm olunacak mevzi’inden 'ibârettir ki zikr olunanlardan e’am olur yâhûd adamın عِرْضٌ ['ird]ı haseb ve şereften medâr-ı iftihârı olacak nesneden 'ibârettir. Ve gâhca عِرْضٌ [‘ird]la âbâ’ ve ecdâd murâd olur; yukâlu: فُلاَنٌ نَقِيُّ الْعِرْضِ وَهُوَ جَانِبُ الرَّجُلِ الَّذِي يَصُونُهُ مِنْ نَفْسِهِ وَحَسَبِهِ أَنْ يُنْتَقَصَ وَيُثْلَبَ أَوْ سَوَاءٌ كَانَ فِي نَفْسِهِ أَوْ سَلَفِهِ أَوْ مَنْ يَلْزَمُهُ أَمْرُهُ أَوْ مَوْضِعُ الْمَدْحِ وَالذَّمِّ مِنْهُ أَوْ مَا يَفْتَخِرُ بِهِ مِنْ حَسَبٍ وَشَرَفٍ وَقَدْ يُرَادُ بِهِ الْآبَاءُ وَالْأَجْدَادُ Ve عِرْضٌ ['ird] Halîka-i mahmûde ve tabî’at ve cibillet-i haseneye ıtlâk olunur. Ve gövdenin derisine denir, جِلْدٌ [cild] ma’nâsına. Ve 'askere denir, جَيْشٌ [ceyş] ma’nâsına; bunda fethle de lügattir. Ve içinde câ-be-câ köyler ve sular yâhûd hurmâlıklar olan vâdîye denir. Ve Yemâme’de bir vâdî adıdır. Ve ılgın ağacı gibi hamz olan şecere ve misvâk ağacına denir. Ve derenin ve arz ve beledin bir câniblerine, bir nâhiyelerine denir. Ve sehâb-ı 'azîme denir. Ve çok çekirgelere denir ki havâyı ihâta ederler. Ve adama dâ’imâ bâtıl ve beyhûde ile mu’teriz olan fodul kimseye denir; mü’ennesi عِرْضَةٌ ['irdat]tir; yukâlu: هُوَ عِرْضٌ أَيْ يَعْتَرِضُ النَّاسَ بِالْبَاطِلِ Ve عِرْضٌ ['ird] أَعْرَاضٌ [a’râd]ın müfredidir ki mahsûs hicâz’ın resâtîk ve kazâ ve nâhiyelerine ıtlâk olunur, Yemen nâhiyesine مِخْلاَفٌ [mihlâf] ıtlâk olunduğu gibi; yukâlu: هُوَ مِنْ أَعْرَاضِ الْحِجَازِ أَيْ مِنْ رَسَاتِيقِهِ

عرض (arzı)
kelime https://kelime.com/arama/
عرض (arz)
kelime https://kelime.com/arama/
OS / GENEL OSMANLICA SÖZLÜĞÜ

(a. i.) : 1) en, genişlik. 2) astr. *enlem.

Osmanlıca Tüm Çekim ve Benzerlerde Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
Osmanlıca Tüm Madde Anlamlarında Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
MİSAFİR KULLANICI
  • 10 Sözlük İçinde Arama
  • 3 Kelime Günlük Sorgu
  • 2 Hassas Arama Sonucu
  • 2 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 2 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 2 Metinler İçerisinde bulma
  • 500 Karakter Günlük Çeviri
  • 2 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Yok
  • Kelime Kökeni Yok
  • Gelişmiş Filtre Yok
  • Reklam Gösterimi
ÜCRETSİZ KAYDOL
  • 25 Sözlük İçinde Arama
  • 5 Kelime Günlük Sorgu
  • 4 Hassas Arama Sonucu
  • 4 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 4 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 4 Metinler İçerisinde bulma
  • 1000 Karakter Günlük Çeviri
  • 3 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok
ABONE KURUMLAR
  • 50 Sözlük İçinde Arama
  • 250 Kelime Günlük Sorgu
  • Sınırsız Arama
  • Sınırsız Benzerlerde Arama
  • Sınırsız İçerisinde bulma
  • Sınırsız Metinlerde bulma
  • 10000 Karakter Günlük Çeviri
  • 100 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok