اَلْعِضْلُ [el-'idl] ('ayn’ın kesriyle) Dâhiye olan adama denir. Ve pek çirkîn şey’e denir.

s. 1. Justice, equity. 2. An equivalent; a fair price. 3. A police officer. 4. (pl. عدول) A competent, disinterested witness.

Eşit davranmak. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; i(عَدْل, عَدَالَة), adil olmak, adaletli olmak, dürüst davranmak, denk görmek.

اَلْعَضْلُ [el-'adl] (فَضْلٌ [fadl] vezninde) Bir adamı sıkıştırıp tazyîk eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: عَضَلَ عَلَيْهِ عَضْلًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا ضَيَّقَ Ve bir adamın işi pek düşvâr ve şedîd olmak ma’nâsınadır, gûyâ ki kendisini tazyîk eder; yukâlu: عَضَلَ بِهِ الْأَمْرُ إِذَا اشْتَدَّ Ve عَضْلٌ ['adl] ve عِضْلٌ ['idl] ve عِضْلَانٌ ['idlân] (‘ayn’ların kesriyle) Bir kimse bir hatunu ere varmaktan zulmen men’ eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: عَضَلَ الْمَرْأَةَ عَضْلًا وَعِضْلًا وَعِضْلَانًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي وَالرَّابِعِ إِذَا مَنَعَهَا الزَّوْجَ ظُلْمًا

Adil olmak, adaletli olmak, dürüst davranmak, eşit davranmak, denk görmek.

Denk, heybe. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; eşit (is), tay, çuval, çanta.

Adalet, dürüstlük, doğru, adil, dürüst, eşit davranma, eşitlik, hak, doğruluk. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; şehadetine güvenilen kişi, (çoğ.) adaletli, hakkaniyet, insaf, insaflı, adliye, tarafsız, mahkeme, yansız, taraf tutmayan, bitaraf, fidye, düzgünlük.

(a. i.) : doğruluk, (bkz. : adalet, dâd).

Düzeltmek, doğrultmak, ayarlamak, değiştirmek. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; dengelemek, değişik yapmak, ıslah etmek, uyarlamak, değişiklik yapmak, uydurmak, adapte etmek, düzenlemek, düzene sokmak, yoluna koymak, sabitleştirmek, yerleştirmek, sıkıca tutturmak, oturtmak, tadil etmek, denkleştirmek, sıraya koymak, akımı ayarlamak.

اَلْعَدَلُ [el-'adel] (fethateynle) Yükün iki denginin berâberliğine ve berâberleşmesine denir; yukâlu: لَيْسَ فِي الْحِمْلِ عَدَلٌ أَيْ تَسْوِيَةٌ فِي عِدْلَيْهِ