(a. i.) : görünme, meydana çıkma, başgösterme, türeme. Nâgeh-zuhûr : ansızın, vakitsiz oluveren. Nev-zuhûr : yeni çıkma, moda, yeniyetme.

iz. ar. 1. Meydana çıkma, zâhir olma, çıkma, görünme: güneş zuhûr etti; sokağın köşesinden zuhûr ediverdi. 2. Hâsıl olma, vücûda gelme, tahaddüs, tekevvün: arkamda bir çıban zuhûr etti. 3. Keşf, icat, bulunma: Amerika$nın zuhûru, tütünün zuhûru, telgrafın zuhûru. 4. Meşhûr bir adamın veya fevkalâde bir hâlin meydana gelmesi: dîn-i mübîn-i İslam$ın zuhûru; Bahr-i Muhit$te fırtınaların zuhûru.

اَلظُّهُورُ [ez-zuhûr] (قُعُودٌ [ku’ûd] vezninde) Bir nesne rûşen ve ‘ayân olmak ma’nâsınadır; yukâlu: ظَهَرَ الشَّيْءُ ظُهُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا تَبَيَّنَ Ve bir adama yardım eylemek ma’nâsınadır; tekûlu: ظَهَرَ عَلَيَّ ظَهْرًا وَظُهُورًا أَيْ أَعَانَنِي Ve gâlib olmak ve fırsat bulmak ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: ظَهَرَ بِهِ وَظَهَرَ عَلَيْهِ إِذَا غَلَبَهُ Ve bir nesneyi âşikâre kılmak ma’nâsınadır; yukâlu: ظَهَرَ بِفُلاَنٍ إِذَا أَعْلَنَ بِهِ Şârih nûn’la işbu أَعْلَنَ nüshalarını taglît ve ümmehât-ı sâ’irede müsebbet olduğu üzere أَعْلَى olmağı tasvîb eylemiştir ki bir adamın derecesini terfî’ eylemek ve 'âlî rütbeye is’âd eylemek ma’nâsına olur, niteki بِفُلاَنٍ kaydı dahi mü’eyyiddir.

s. pl. of ظهر Backs.

vn. & s. 1. A being or becoming exterior, external, manifest, evident, visible; appearance. 2. A happening, coming to pass; coming into being. 3. A becoming famous, conspicuous, or powerful.

اَلظُّهُورُ [ez-zuhûr] (zammeteynle) Bir nesne âşikâre olmak; yukâlu: ظَهَرَ الشَّيْءُ ظُهُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا تَبَيَّنَ Ve galebe ma’nâsına da gelir; tekûlu: ظَهَرْتُ عَلَى الرَّجُلُ إِذَا غَلَبْتَهُ Ve bir nesnenin üzerine çıkmağa dahi derler; tekûlu: ظَهَرْتُ الْبَيْتَ إِذَا عَلَوْتَهُ