Belirtilen arama kriterleri sonucu "ضلع" bulunamadı :(

- Aradığınız kelimenin yazılışının doğru olduğundan emin misiniz? Onlarca sözlük içerisinde arama yaptık ama maalesef bir sonuç bulamadık.

- Aşağıdaki sonuçların aradığınız kelime ile alakalı bir ipucu verebileceğini ümit ediyoruz.

- Kelimenin anlamını öğrendiğiniz takdirde, sözlüğümüze katkıda bulunabilirseniz çok müteşekkir oluruz. Eklemek için tıklayınız.

(Osmanlıca) Diğer Madde Başlıklarında (10)
ضلع (dala‘)
kelime https://kelime.com/arama/
ضلع (dali‘)
kelime https://kelime.com/arama/
OS / REDHOUSE TURKISH AND ENGLISH LEXICON-1890

a. 1. Curved, bent, crooked. 2. Leaning, inclined.

ضلع (dala‘)
kelime https://kelime.com/arama/
OS / REDHOUSE TURKISH AND ENGLISH LEXICON-1890

s. Strength, power of bearing burdens.

ضلع (dil')
kelime https://kelime.com/arama/
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلضِّلَعُ [el-dila’] (عِنَبٌ [‘ineb] vezninde) ve اَلضِّلْعُ [ed-dil’] (جِذْعٌ [ciz’] vezninde) Eyegü kemiğine denir, kaburga ta’bîr olunur, Fârisîde pehlû denir. Ve lafz-ı mezbûr mü’ennestir; cem’i أَضْلُعٌ [adlu’]dur, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve ضُلُوعٌ [dulû’]dur dâd’ın zammıyla ve أَضْلاَعٌ [adlâ’]dır; ve tekûlu’l-‘Arab: هُمْ كَذَا عَلَيَّ ضِلْعٌ أَيْ جَائِرَةٌ Ya’nî “Filân tâ’ife bi’l-cümle hem-dest-i ittifâk olarak bana cevr ve gadr ve husûmet üzere pâyidârlardır.” Niteki إِلْبٌ وَاحِدٌ ve صَدْعٌ وَاحِدٌ ve يَدٌ عَلَيَّ dahi bu makâmda müsta’meldir. Ve ضِلَعٌ [dila’] (عِنَبٌ [‘ineb] vezninde) Yalnızca olan küçük dağa, ‘alâ-kavlin alçak ve incerek olan küçük dağa ıtlâk olunur; ve minhu’l-hadîsu: “أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ لَمَّا نَظَرَ إِلَى الْمُشْرِكِينَ يَوْمَ بَدرٍ قَالَ كَأَنَّكُمْ يَا أَعْدَاءَ اللهِ بِهَذِهِ الضِّلَعِ الْحَمْرَاءِ مُقَتَّلِينَ” Ya’nî Bedr gazâsına teşrîflerinde ‘asker-i küffâra nazar edip “Ey hakkın düşmanları, hemân sizler işbu kırmızı dağcağızda eşna’-ı vechle maktûl olacaksız!” Kâle’ş-şârih ve fi’n-Nihâye: كَأَنِّي أَرَاهُمْ مُقَتَّلِينَ Ve ضِلَعٌ [dila’] tâ’if’te bir mevzi’ adıdır. Ve kaburga tarzında yassıca ve eğrice tahta pâresine ıtlâk olunur. Ve kavun ve karpuz dilimine ıtlâk olunur; tekûlu: أَكَلْتُ ضِلَعًا مِنَ الْبِطِّيخِ أَيْ حُزَّةً مِنْهُ

ضلع (dala')
kelime https://kelime.com/arama/
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلضَّلَعُ [ed-dala’] (fethateynle) Bir nesne eğrilenmek ma’nâsınadır; yukâlu: ضَلِعَ السَّيْفُ ضَلَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اعْوَجَّ Ve bir nesne halkî ya’nî ‘an-asl eğri olmak ma’nâsınadır; yukâlu: ضَلِعَ الشَّيْءُ إِذَا كَانَ أَعْوَجَ Ve eğrilik ma’nâsına ism olur; sükûn-ı lâm’la da câ’izdir; ve minhu tekûlu: لَأُقِيمَنَّ ضَلَعَكَ بِالْوَجْهَيْنِ Ve ba’zılar dediler ki ضَلَعٌ [dala’] deve kısmının ayağına mahsûstur ki sâ’ir dâbbenin غَمْزٌ [gamz]ı mesâbesindedir yekemek ta’bîr olunan aksamak olacaktır; yukâlu: ضَلِعَ الْبَعِيرُ ضَلَعًا وَهُوَ فِيهِ بِمَنْزِلَةِ الْغَمْزِ فِي الدَّوَابِّ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ خِلْقَةً يُقَالُ ضَلَعَ الْبَعِيرُ ضَلْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve ضَلَعٌ [dala’] (fethateynle) Zor ve kuvvet ma’nâsınadır; yukâlu: لَهُ ضَلَعٌ أَيْ قُوَّةٌ Ve ağır nesneyi yüklenip götürmeğe denir. Ve ضَلَعُ الدَّيْنِ [dale’u’d-deyn] Borcun sikletidir ki borçlunun kâmetini yay gibi münhanî eder; yukâlu: أَخَذَهُ ضَلَعُ الدَّيْنِ أَيْ ثِقَلُهُ حَتَّى يَمِيلَ صَاحِبُهُ عَنِ الْإِسْتِوَاءِ

ضلع (dıl')
kelime https://kelime.com/arama/
ضلع (dal')
kelime https://kelime.com/arama/
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلضَّلْعُ [ed-dal’] (dâd’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bir nesne bir tarafa verepleyip eğilmek ma’nâsınadır, yukâlu: ضَلَعَ الشَّيْءُ ضَلْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا مَالَ وَجَنَفَ Ve bir adama cevr ve sitem kılmak ma’nâsınadır; yukâlu: ضَلَعَ عَلَيْهِ إِذَا جَارَ Ve bir kimsenin eyegü kaburgasına vurmak ma’nâsınadır; yukâlu: ضَلَعَ فُلاَنًا إِذَا ضَرَبَهُ فِي ضِلَعِهِ Ve meyl ve muhabbet ve hevâ ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: ضَلْعُكَ مَعَهُ أَيْ مَيْلُكَ وَهَوَاكَ Ve minhu’l-meselu: “لاَ تَنْتَقِشِ الشَّوْكَةَ بِالشَّوْكَةِ فَإِنَّ ضَلْعَهَا مَعَهَا” Ya’nî “Dikeni dikenle çıkarmak sevdâsına düşme ki birbirine meyl ve muhabbeti derkârdır.” Meselâ Zeyd, ‘Amr ile muhâsame ederken Zeyd kendi hevâdârı olan Bekr’i hakem-gûne miyânelerine tavsît eylemek sadedinde oldukta îrâd olunur. Murâd hasmına mu’în olacak kimseden isti’ânet eyleme demektir. Kezâlik süfehâ’ ve harâm-zâdeleri o makûlenin def’ ve te’dîbine ta’yîn eylemekten men’ ma’rizinde darb olunur. Ba’zılar dediler ki işbu meyl ma’nâsına olan ضَلْعٌ [dal’] mâddesinde kıyâs olan bâb-ı râbi’den فَرِحَ vezninde olmaktır, lâkin tahfîfen lâm’ı iskân olundu, zîrâ ضَلِعَ فُلاَنٌ ضَلَعًا derler, فَرِحَ - فَرَحًا vezninde. Ve ضَلْعٌ [dal’] (مَنْعٌ [men’] vezninde) Bir nesne sonradan eğrilmek ma’nâsınadır; yukâlu: ضَلِعَ الشَّيْءُ إِذَا اعْوَجَّ Ve ta’âmla karın dopdolu olmak yâhûd kaburgalar aralığına dek su ile dolmak vechiyle içip kanmak ma’nâsınadır; yukâlu: ضَلِعَ الرَّجُلُ إِذَا امْتَلَأَ شِبَعًا أَوْ رِيًّا حَتَّى بَلَغَ الْمَاءُ أَضْلاَعَهُ

ضلع (dila')
kelime https://kelime.com/arama/
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلضِّلَعُ [el-dila’] (عِنَبٌ [‘ineb] vezninde) ve اَلضِّلْعُ [ed-dil’] (جِذْعٌ [ciz’] vezninde) Eyegü kemiğine denir, kaburga ta’bîr olunur, Fârisîde pehlû denir. Ve lafz-ı mezbûr mü’ennestir; cem’i أَضْلُعٌ [adlu’]dur, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve ضُلُوعٌ [dulû’]dur dâd’ın zammıyla ve أَضْلاَعٌ [adlâ’]dır; ve tekûlu’l-‘Arab: هُمْ كَذَا عَلَيَّ ضِلْعٌ أَيْ جَائِرَةٌ Ya’nî “Filân tâ’ife bi’l-cümle hem-dest-i ittifâk olarak bana cevr ve gadr ve husûmet üzere pâyidârlardır.” Niteki إِلْبٌ وَاحِدٌ ve صَدْعٌ وَاحِدٌ ve يَدٌ عَلَيَّ dahi bu makâmda müsta’meldir. Ve ضِلَعٌ [dila’] (عِنَبٌ [‘ineb] vezninde) Yalnızca olan küçük dağa, ‘alâ-kavlin alçak ve incerek olan küçük dağa ıtlâk olunur; ve minhu’l-hadîsu: “أَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ لَمَّا نَظَرَ إِلَى الْمُشْرِكِينَ يَوْمَ بَدرٍ قَالَ كَأَنَّكُمْ يَا أَعْدَاءَ اللهِ بِهَذِهِ الضِّلَعِ الْحَمْرَاءِ مُقَتَّلِينَ” Ya’nî Bedr gazâsına teşrîflerinde ‘asker-i küffâra nazar edip “Ey hakkın düşmanları, hemân sizler işbu kırmızı dağcağızda eşna’-ı vechle maktûl olacaksız!” Kâle’ş-şârih ve fi’n-Nihâye: كَأَنِّي أَرَاهُمْ مُقَتَّلِينَ Ve ضِلَعٌ [dila’] tâ’if’te bir mevzi’ adıdır. Ve kaburga tarzında yassıca ve eğrice tahta pâresine ıtlâk olunur. Ve kavun ve karpuz dilimine ıtlâk olunur; tekûlu: أَكَلْتُ ضِلَعًا مِنَ الْبِطِّيخِ أَيْ حُزَّةً مِنْهُ

Osmanlıca Tüm Çekim ve Benzerlerde Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
Osmanlıca Tüm Madde Anlamlarında Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
MİSAFİR KULLANICI
  • 10 Sözlük İçinde Arama
  • 3 Kelime Günlük Sorgu
  • 2 Hassas Arama Sonucu
  • 2 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 2 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 2 Metinler İçerisinde bulma
  • 500 Karakter Günlük Çeviri
  • 2 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Yok
  • Kelime Kökeni Yok
  • Gelişmiş Filtre Yok
  • Reklam Gösterimi
ÜCRETSİZ KAYDOL
  • 25 Sözlük İçinde Arama
  • 5 Kelime Günlük Sorgu
  • 4 Hassas Arama Sonucu
  • 4 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 4 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 4 Metinler İçerisinde bulma
  • 1000 Karakter Günlük Çeviri
  • 3 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok
ABONE KURUMLAR
  • 50 Sözlük İçinde Arama
  • 250 Kelime Günlük Sorgu
  • Sınırsız Arama
  • Sınırsız Benzerlerde Arama
  • Sınırsız İçerisinde bulma
  • Sınırsız Metinlerde bulma
  • 10000 Karakter Günlük Çeviri
  • 100 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok