s. pl. of سامر, q. v.

اَلسَّمَرُ [es-semer] (fethateynle) مُسَامَرَةٌ [musâmeret]tir, hikâyet etmek ma’nâsına, 'alâ-mâ se-yecî’u 'akîbehu.

s. A porter’s knot or a beast’s packsaddle.

a. pl. of اسمر and سمرا Dark, brown, swarthy.

1. Chat by night. 2. (pl. اسمار) A tale told by night. 3. A night assembly; an evening-party.

vn. & s. 1. A nailing. 2. A blinding an eye with a hot nail or style. 3. A chatting by night instead of sleeping.

اَلشَّمْرُ [eş-şemr] (şîn’in fethi ve mîm’in sükûnuyla) Cidd ve hiddetle 'alâ-kavlin hırâm ve reftâr ile mürûr eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: شَمَرَ الرَّجُلُ شَمْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا مَرَّ جَادًّا أَوْ مُخْتَالاً Ve bir nesneyi çekip büzmek ma’nâsınadır, yukâlu: شَمَرَ الشَّيْءَ إِذَا قَلَصَهُ Ve ağaçtan kesim vakti hurma kesmek ma’nâsınadır; yukâlu: شَمَرَ النَّخْلَ إِذَا صَرَمَهُ أَيْ صَرَمَ ثَمَرَتَهُ

i. 1. Yük hayvanlarına yükü bağlamak için sırtlarına konulan şey, palan: semer vurmak = hayvana semer komak; semeri devirmek = hayvan semeri düşürmek, atmak. 2. Hammâl arkalıcı.

اَلسَّمُورُ [es-semûr] (صَبُورٌ [sabûr] vezninde) Cüst ve revende nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ سَمُورٌ أَيْ سَرِيعَةٌ

s. The gum-acacia tree, acacia catechu, also, the gum-arabic tree, acacia vera.