(a. i.) : 1) iplik. 2) sıra, dizi. 3) yol; meslek, tutulan yol. silk-i askeri : askerlik mesleği. silk-i leâlî : inci dizisi.

iz. ar. 1. Inci ve tesbih gibi tanelerin geçirildiği iplik ve gaytan vesâire: incileri silke çekmek. 2. Dizi, sıra: سلك لآل silk-i leʼâl = inci dizisi. 3. mc. Sıra, tertip, takım: silk-i nazma çekmek. 4. Bir adamın tuttuğu yol, tarîk, meslek: silk-i celîl-i askerî; ben o silke dâhil değilim; herkes kendi silkine riâyet eder.

اَلشَّلْقُ [el-şelk] (خَلْقٌ [halk] vezninde) Kamçı ve kırbaç makûlesiyle vurmak ma’nâsınadır; yukâlu: شَلَقَهُ شَلْقًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ضَرَبَهُ بِالسَّوْطِ وَغَيْرِهِ Ve cimâ’ eylemek ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: شَلَقَ الْجَارِيَةَ إِذَا جَامَعَهَا Ve kulağı uzunluğuna yarıp dilmek ma’nâsınadır; yukâlu: شَلَقَ أُذُنَهُ إِذَا خَرَقَهَا طُولاً

اَلسُّلَكُ [es-sulek] (صُرَدٌ [surad] vezninde) Bağırtlak kuşunun, 'alâ-kavlin keklik kuşunun ferîkine denir; tekûlu: أَخَذْتُ سُلَكًا أَيْ فَرْخَ الْقَطَا أَوِ الْحَجَلِ Ve dişisine سُلَكَةٌ [suleket] denir hâ’yla ve سِلْكَانَةٌ [silkânet] denir sîn’in kesriyle ve bu nâdirdir; cem’i سِلْكَانٌ [silkân] gelir sîn’in kesriyle.

s. 1. Thread or cord for stringing beads, etc. 2. A line, series, order. 3. A hierarchy. 4. A career. 5. The course of a narrative.

اَلسَّلْكُ [es-selk] (sîn’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Masdardır, bir nesneyi idhâl etmek ma’nâsına.

اَلسِّلْكُ [es-silk] (sîn’in kesri ve lâm’ın sükûnuyla) İplik, hayt ma’nâsına.

اَلسُّلْكُ [es-sulk] (sîn’in zammı ve lâm’ın fethiyle) Keklik yavrusu.