اَلْحِصْنُ [el-hisn] (hâ’nın kesri ve sâd’ın sükûnuyla) Hisâr.

اَلْحُصْنُ [el-husn] (hâ’nın zammı ve sâd’ın sükûnuyla) 'Avret perhîz-kâr olmak.

اَلْحِصْنُ [el-hisn] (hâ’nın kesriyle) Şol sarp ve menî’ ve muhkem mevzi’e denir ki derûnuna vusûl kâbil olmaya; cem’i حُصُونٌ [husûn] gelir ve أَحْصَانٌ [ahsân] gelir ve حِصَنَةٌ [hisanet] gelir, عِنَبَةٌ [‘inebet] vezninde. Ve حِصْنٌ [hisn] Yeni aya ıtlâk olunur, هِلَالٌ [hilâl] ma’nâsına. Burada هَلَاكٌ nüshaları galattır. Ve silâha ıtlâk olunur; yukâlu: جَاءَ وَعَلَيْهِ حِصْنُهُ أَيْ سِلَاحُهُ Ve حِصْنٌ [hisn] Yirmi bir mevzi’ ismidir. Ve Benû hisn, Fezâre’den bir cemâ’attir. Ve حِصْنٌ [hisn] Esmâ-i ricâldendir.

vn. A woman’s being chaste; or married and respectable.

vn. As حصانت , q. v.

iz. ar. cm. husûn. Kale, müstahkem yer, hisar.

Kale, hisar. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; sağlamlaştırma, koruma, iffet, kule, namus, burç, erdem, fazilet, istihkam, temizlik, müstahkem yer, saflık, iyi muhafaza edilmiş mevki, arılık, sağlam-laştırılmış yer, safiyet, sağlam, himaye, muhkem.

Takviye etmek, ulaşılmaz yapmak, sağlam yapmak. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; erişilmez yapmak, muhkem yapmak, (karşı) ضِدَّ bağışıklık kazandırmak, sağlamlaştırmak, muaf tutmak, teyit etmek, masun etmek, kuvvetlendirmek, bağışıklık kazandırmak, bağışık kılmak, desteklemek, kuvvet vermek, kuvvetini artırmak, istihkam haline getirmek, erişilmez hale getirmek, güçlendirmek, tahkim etmek.

Ulaşılmaz olmak, korunmak, [kadın] namuslu olmak.

s. (pl. حصون) A natural or artificial stronghold; especially, a castle, fortress, or citadel.