(a. i.) : put. (bkz. : hâç çelîpâ, salîb, sanem).

اَلْجِبْتُ [el-cibt] (cîm’in kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Puta denir, صَنَمٌ [sanem] ma’nâsına. Ve kâhine denir ki kehâneti olan kimsedir, mugayyebâttan haber vermek kaydında olur. Eslâfta istirâkk-ı sem’ ile şeyâtîn, kâhinlere havâdis-i âtiyeden ihbâr eylemeleriyle onlar dahi nâsa haber verirler idi. Ve جِبْتٌ [cibt] Sâhir ve câdûya denir. Ve sihre denir ki sihr-i sâhirdir. Ve bî-hayr u menfa’at olan hasîs ve kemter şey’e denir. Asl bu ma’nâ-yı mevzû’udur. Ve mutlakan ma’bûd-bi’l-hakk olan hudâ-yı müte’âl’den gayrı ma’bûd ittihâz olunan şey’e denir. Ve bu, ma’nâ-yı evvelden e’ammdır, zîrâ 'avret fercine dahi perestiş eden eşhâs dahi vardır.

s. (pl. جبوت) 1. An idol, anything other than God that is worshiped. 2. A soothsayer. 3. A sorcerer. 4. Sorcery, witchcraft; a spell; an incantation.

vn. A being or becoming obligatory, unavoidable; obligation; necessity.

اَلْجِبْتُ [el-cibt] (cîm’in kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Bir lafzdır ki saneme ıtlâk olunur. Ve mugayyebâttan haber verene ve sâhire dahi ıtlâk olunur. Ve fi’l-hadîsi: “اَلطِّيَرَةُ وَالْعِيَافَةُ وَالطَّرْقُ مِنَ الْجِبْتِ” [ Ve] طِيَرَةٌ [tiyeret] bir nesne ile yaramaz yum etmek. Ve عِيَافَةٌ ['iyâfet] 'ayn-ı mühmele ile ve fâ ile gâyibden haber vermeğe ve طَرْقٌ [tark] ufak taşlar ile fâl etmeğe derler. Ve جِبْتٌ [cibt] lafzı hâlis ‘Arabî değildir, zîrâ ki cîm’le tâ cem’ olmuştur, kelime-i vâhidede harf-i ذَوْلَقِيٌّ [zevlekiyy]siz. Ve ذَوْلَقٌ [zevlak] zâl-ı mu’cemenin fethiyle dil ucuna derler. Ve her harf ki dil ucundan gelir râ gibi ve lâm gibi, ona harf-i ذَوْلَقِيٌّ [zevlekiyy] derler.