اَلسِّلْقُ [es-silk] (sîn’in kesri ve lâm’ın sükûnuyla) Kurt ki sibâ’ kısmındandır.

اَلسِّلْكُ [es-silk] (sîn’in kesri ve lâm’ın sükûnuyla) İplik, hayt ma’nâsına.

iz. ar. 1. Inci ve tesbih gibi tanelerin geçirildiği iplik ve gaytan vesâire: incileri silke çekmek. 2. Dizi, sıra: سلك لآل silk-i leʼâl = inci dizisi. 3. mc. Sıra, tertip, takım: silk-i nazma çekmek. 4. Bir adamın tuttuğu yol, tarîk, meslek: silk-i celîl-i askerî; ben o silke dâhil değilim; herkes kendi silkine riâyet eder.

s. 1. Thread or cord for stringing beads, etc. 2. A line, series, order. 3. A hierarchy. 4. A career. 5. The course of a narrative.

اَلشِّلْقُ [eş-şilk] (şîn’in kesriyle) ve اَلشَّلِقُ [eş-şelik] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Bir gûne küçük balık, 'alâ-kavlin inkelîs dedikleridir ki şârihin beyânına göre yayın balığıdır.

Pancar. (Kocabaşı -Erzurum.)

(a. i.) : bot. pancar.

s. ipek. She was wearing a silk shirt. (İpek bir gömlek giyiyordu.)

(a. i.) : 1) iplik. 2) sıra, dizi. 3) yol; meslek, tutulan yol. silk-i askeri : askerlik mesleği. silk-i leâlî : inci dizisi.

s. Beet root, beta vulgaris.