Belirtilen arama kriterleri sonucu "ka'b" bulunamadı :(

- Aradığınız kelimenin yazılışının doğru olduğundan emin misiniz? Onlarca sözlük içerisinde arama yaptık ama maalesef bir sonuç bulamadık.

- Aşağıdaki sonuçların aradığınız kelime ile alakalı bir ipucu verebileceğini ümit ediyoruz.

- Kelimenin anlamını öğrendiğiniz takdirde, sözlüğümüze katkıda bulunabilirseniz çok müteşekkir oluruz. Eklemek için tıklayınız.

(Osmanlıca) Diğer Madde Başlıklarında (4)
ka'b (قأب)
kelime https://kelime.com/arama/
OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلْكَعْبُ [el-ka’b] (kâf’ın fethi ve ‘ayn’ın sükûnuyla) A’zâ kemiklerinin her mafsalına ya’nî en ve oynak yerine denir ki yumru olur, Fârisîde peyvend-gâh denir; yukâlu: هُوَ مُوهِنُ الْكَعْبِ وَهُوَ كُلُّ مَفْصِلٍ لِلْعِظَامِ وَفَوْقَ الْقَدَمِ Ya’nî ayak tabanının arkasında olan yumruca kemiğe denir ki incik mafsalıyla parmakların mâ-beyninde olan taraklık kemiğinin ortası olacak yumru kemiktir; yukâlu: ضَرَبَ كَعْبَهُ وَهُوَ الْعَظْمُ النَّاشِئُ فَوْقَ الْقَدَمِ Şârih der ki bu Şî’a kavlidir, e’imme-i lügat ‘indinde münkerdir. Ve كَعْبٌ [ka’b] Ayağın iki tarafında olan iki yumru kemiğin her birine denir ki topuk ta’bîr olunur. Her ayakta iki dâne olur. Cem’i أَكْعُبٌ [ek’ub] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] gibi ve كُعُوبٌ [ku’ûb] gelir ve كِعَابٌ [ki’âb] gelir kâf’ın kesriyle; yukâlu: غَسَلَ رِجْلَهُ إِلَى الْكَعْبَيْنِ وَهُمَا الْعَظْمَانِ النَّاشِزَانِ مِنْ جَانِبَيْهَا Ve كَعْبٌ [ka’b] Aşık ta’bîr olunan kemiğe denir ki sıbyân onunla mülâ’abe ederler. Kezâlik nerd oyununda ki tavla ta’bîr olunan oyun ondan bir nev’dir, zar dedikleri mühreye denir. Ve bunlara كَعْبَةٌ [ka’bet] dahi denir hâ’yla. İki dâne olmakla كَعْبَتَيْنِ derler. Ve كَعْبٌ [ka’b] zikr olunan كَعْبَةٌ [ka’bet]in cem’-i cinsidir. Ve bunun cem’-i كِعَابٌ [ki’âb] gelir ve كَعَبَاتٌ [ke’abât] geler, حَرَكَاتٌ [harekât] vezninde ve bu كَعْبَةٌ [ka’bet]in cem’idir, mü’ellif tahlît eylemiştir. Ve ba’zı nüshada zammeteynle كُعُبٌ [ku’ub] ve كِعَابٌ [ki’âb] ‘unvânında mersûm olmakla şârih bu nüshayı tasvîb ve zammeteynle كُعُبٌ [ku’ub] ve fetehâtla كَعَبَاتٌ [ke’abât] كَعْبَةٌ [ka’bet]in ve كِعَابٌ [ki’âb] كَعْبٌ [ka’b]in cem’i olmak üzere tertîb eylemiştir. Ve كَعْبٌ [ka’b] Kargının ve kamışın unbûbeteyni mâ-beynine denir. Garâ’ibdendir ki mü’ellif أُنْبُوبَةٌ [unbûbet]i كَعْبٌ [ka’b] ile tefsîr edip burada كَعْبٌ [ka’b]i mâ-beyne’l-unbûbeteyn ile beyân eylemiştir. Cemî’-i ümmehâtın beyânına göre أُنْبُوبَةٌ [unbûbet] boğuma denir. Ve كَعْبٌ [ka’b] İki boğum aralığında olan yumru 'ukdeye denir ki boğum başı ta’bîr olunur. Kezâlik sâhib-i Misbâh dahi teşvîş eylemiştir. Ve كَعْبٌ [ka’b] Bir topak yağa ıtlâk olunur; yukâlu: عِنْدَهُ كَعْبٌ مِنَ السَّمْنِ أَيْ كُتْلَةٌ Ve bir cur’a mikdârı süte ıtlâk olunur. Gerçi mü’ellif مِنَ اللَّبَنِ ta’bîr edip lâkin ber-muktezâ-yı mâdde koyu yoğurt olmaktır, niteki Esâs’ta إِذَا كَانَ جَامِدًا 'ibâreti onu müş’irdir. Ve كَعْبٌ [ka’b] Ehl-i hisâb ıstılâhından bir hisâb adıdır. Ma’lûm ola ki جَذْرٌ [cezr] ve كَعْبٌ [ka’b] mustalahât-ı ehl-i hisâbdandır. جَذْرٌ [cezr] şol 'adede denir ki kendi nefsine darbdan ‘aded-i âher hâsıl ola. Meselâ üçü kendi nefsine darb eyledikte dokuz hâsıl olur, zîrâ üç kerre üç dokuz eder. Pes o üç ‘adede جَذْرٌ [cezr] ve dokuza مَجْذُورٌ [meczûr] derler. Ve كَعْبٌ [ka’b] مَجْذُورٌ [meczûr]u bir def’a dahi جَذْرٌ [cezr]e darb eylemektir. Misâlimizde hâsıl olan dokuzu bir kerre dahi üçe darb eylediğimizde yirmi yedi hâsıl olur. O üçe كَعْبٌ [ka’b] ve yirmi yediye مُكَعَّبٌ [muka’’ab] denir. Ve ehl-i misâha o üç ‘adede ضِلْعٌ [dil’] ve dokuza مُرَبَّعٌ [murabba’] derler ve ehl-i cebr ü mukâbele üçe شَيْءٌ [şey’] ve dokuza مَالٌ [mâl] derler. Ve كَعْبٌ [ka’b] Mecd ü şeref ve şân ma’nâsına isti’mâl olunur; yukâlu: أَعْلَى اللهُ كَعْبَهُ أَيْ مَجْدَهُ وَشَرَفَهُ Ve bu كَعْبُ قَنَاةٍ [ka’bu kanât]tan me’hûzdur, ke-mâ yukâlu: رَفَعَ اللهُ أَعْلاَمَ مَجْدِهِ yâhûd كَعْبُ سَاقٍ [ka’bu sâk]tan me’hûzdur, zîrâ insân kâ’im olduğu hînde كَعْبٌ [ka’b]ı elbette 'âlî olup ve câlis oldukta mestûr ve münzevî olur. Ve كَعْبٌ [ka’b] Masdar olur, kabı doldurmak ma’nâsına ki mâdde-i mezkûreden me’hûzdur; yukâlu: كَعَبَ اْلإِنَاءَ كَعْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا مَلَأَهُ Ve tâze kızın memesi tümüp yumrulanmak ma’nâsınadır ki ağırşaklanmak ta’bîr olunur. O kıza nâr-pistân ıtlâk olunur; yukâlu: كَعَبَ الثَّدْيُ إِذَا نَهَدَ

Osmanlıca Tüm Çekim ve Benzerlerde Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
Osmanlıca Tüm Madde Anlamlarında Arama (-)

Daha fazla sonuç göster
MİSAFİR KULLANICI
  • 10 Sözlük İçinde Arama
  • 3 Kelime Günlük Sorgu
  • 2 Hassas Arama Sonucu
  • 2 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 2 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 2 Metinler İçerisinde bulma
  • 500 Karakter Günlük Çeviri
  • 2 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Yok
  • Kelime Kökeni Yok
  • Gelişmiş Filtre Yok
  • Reklam Gösterimi
ÜCRETSİZ KAYDOL
  • 25 Sözlük İçinde Arama
  • 5 Kelime Günlük Sorgu
  • 4 Hassas Arama Sonucu
  • 4 Benzerlerde Arama Sonucu
  • 4 Anlamlar İçerisinde bulma
  • 4 Metinler İçerisinde bulma
  • 1000 Karakter Günlük Çeviri
  • 3 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok
ABONE KURUMLAR
  • 50 Sözlük İçinde Arama
  • 250 Kelime Günlük Sorgu
  • Sınırsız Arama
  • Sınırsız Benzerlerde Arama
  • Sınırsız İçerisinde bulma
  • Sınırsız Metinlerde bulma
  • 10000 Karakter Günlük Çeviri
  • 100 Kelime Günlük Çözümle
  • Kelime Özellikleri Var
  • Kelime Kökeni Var
  • Gelişmiş Filtre Var
  • Reklam Gösterimi Yok