In the highest degree; beyond all others.

To the most advantage; with the most success, case,
profit, benefit, or propriety.

Having good qualities in the highest degree; most good, kind,
desirable, suitable, etc.; most excellent; as, the best man; the best
road; the best cloth; the best abilities.

Utmost; highest endeavor or state; most nearly perfect thing,
or being, or action; as, to do one’s best; to the best of our ability.

Most advanced; most correct or complete; as, the best
scholar; the best view of a subject.

اَلْبَسْطُ [el-best] (bâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Açıp dağıtmak neşr ma’nâsına ve sâd’la dahi lügattır. Ve بَسْطُ عُذْرٍ [bastu 'uzr] kabûl-i 'özre de derler. Ve بَسْطٌ [best] Bir kimsenin ihtişâmın izâle kılmağa dahı derler.

Paralı iddia, lades : Beste giriyoñ mu benimle. (Gökdere * Akdağmadeni -Yozgat.)

Bahis, iddia, lâdes. (Uluşiran * Şiran -Gümüşhane.; Diktaş * Divriği -Sivas.; * Bor -Niğde.)

اَلْبَسْطُ [el-best] (bâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Yaymak ma’nâsınadır; yukâlu: بَسَطَ الثَّوْبَ وَالْفِرَاشَ بَسْطًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا نَشَرَه Ve bir nesneye el uzatmak ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: بَسَطَ إِلَيْهِ يَدَهُ إِذَا مَدَّهَا Ve şâd ve mesrûr eylemek ma’nâsına müsta’meldir ki kalb-i makbûzu mebsût eder; yukâlu: بَسَطَ فُلاَنًا إِذَا سَرَّهُ Ve bir mekân vâsi’ olmakla mekînleri sığdırıp almak ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: بَسَطَ الْمَكَانُ الْقَوْمَ إِذَا وَسَّعَهُمْ ve tekûlu: هَذَا فِرَاشٌ يَبْسُطُنِي أَيْ وَاسِعٌ عَرِيضٌ لاَ يَقْبِضُنِي Ve bir adamı bir kimse üzere tafdîl ve tercîh eylemek ma’nâsınadır, gûyâ ki fazl ve meziyyette onu tevsî’ eder; tekûlu: بَسَطَ اللهُ فُلاَنًا عَلَيَّ أَيْ فَضَّلَهُ Ve bir adam bir kimsenin mecliste hayâ ve sükûnet cihetiyle olan inkıbâzını izâle ile açıp lâübâliyâne kılmak ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: بَسَطَ فُلاَنٌ مِنْ فُلاَنٍ إِذَا أَزَالَ مِنْهُ الْإِحْتِشَامَ Ve kabûl-i 'özr eylemek ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: بَسَطَ الْعُذْرَ إِذَا قَبِلَهُ Ve بَسْطُ الْيَدِ [bastu’l-yed] Tasallut ve istîlâdan kinâyedir; yukâlu: بُسِطَتْ يَدُهُ عَلَيْهِ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا سُلِّطَ عَلَيْهِ Ve minhu kavluhu ta’âlâ: ﴿وَالْمَلئِكَةُ بَاسِطُوا أَيْدِهِمْ﴾ أَيْ مُسَلِّطُونَ عَلَيْهِمْ ve kavluhu ta’âlâ ve: ﴿كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ﴾ أَيْ كَالدَّاعِي الْمَاءَ يُومِئُ إِلَيْهِ لِيُجِيبَهُ

Most; largest; as, the best part of a week.