İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk.

i. Tarla ve bostana su akıtmak için açılan yol, hark, cetvel.

آرق s. A trench dug for water to flow in for irrigation, etc.

vn. & s. 1. A rubbing and squeezing a thing with the hand to make it soft. 2. A scraping, fretting, or crushing. 3. A pulling or twisting the ear. 4. A beast’s chafing or cutting a part of its body with another part. 5. A trying one with misfortune.

اَلْمَعْرَقُ [el-ma’rak] (mîm’in ve râ’nın fethiyle) Bi-ma’nâhu; yukâlu: عَرَقْتُ الْعَظْمَ أَعْرُقُهُ عَرْقًا وَمَعْرَقًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَكَلْتَ مِمَّا عَلَيْهِ مِنَ اللَّحْمِ Ve عَرْقٌ ['ark] Kezâlik şol kemiğe derler ki onun eti cümle alınmış ola.

اَلْعَرْكُ [el-'ark] ('ayn’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Ovmak, دَلْكٌ [delk] ma’nâsına;tekûlu: عَرَكْتُ الشَّيْءَ أَعْرُكُهُ عَرْكًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا دَلَكْتَهُ Ve عَرْكٌ ['ark] Deve dirseğiyle yanın ovmağa dahi derler; yukâlu: عَرَكَ الْبَعِيرُ جَنْبَهُ بِمِرْفَقِهِ Ve عَرْكٌ ['ark] Hâlet-i harbde kavme müzâhame etmeğe de derler; tekûlu: عَرَكْتُ الْقَوْمَ فِي الْحَرْبِ عَرْكًا Ve عَرْكٌ ['ark] Devenin semizliğin bilmek için hörgücüne yapışmağa dahi derler; tekûlu: عَرَكْتُ السَّنَامَ إِذَا لَمَسْتَهُ تَنْظُرُ أَبِهِ طِرْقٌ أَمْ لَا Ve طِرْقٌ [tirk] tâ-i mühmele ve râ-i mühmele ile kezâlik semizlik ma’nâsınadır.

A chest, or coffer.

The large, chestlike vessel in which Noah and his family were
preserved during the Deluge. Gen. vi. Hence: Any place of refuge.

A large flatboat used on Western American rivers to transport
produce to market.