(f. i.) : ceviz, (bkz. : cevz, girdgân, girdû).

i. 1. İnsanda ve hayvanâtta görmek âleti, âlet-i bâsıra, ayn, çeşm, dîde: göz açmak; göz kapamak; karagöz; alagöz; gözün akı, karası; gözbebeği. 2. Görme, rü’yet, bâsıra: gözü açık; gözü keskin. 3. Menba’, bir suyun yerden çıktığı mahal, kaynak, ayn: su gözü. 4. Delik, çukur: bal gümecinin gözleri; iğne gözü; göz göz = delikli. 5. Çekmece: masanın gözündedir. 6. Taksim, bölük: beş göz mağaza; o değirmenin üç gözü vardır. 7. Terâzi kefesi: terâzi gözü. 8. Kemer: köprü gözü. 9. Nazar, çeşm-i bed: göze gelmek, göz değmek. 10. Nazara itibâr, makbûliyyet: dünya gözümde yoktur; bir şey gözüne girmiyor. 11. Teveccüh, muhabbet: göze girmek; gözden düşmek; gözden çıkmak.

i. Sonbahar, köhne bahar, harîf, hazân: güz mevsimi = eylül ile teşrinievvel ve sânî ayları ve daha doğrusu eylül-i Rûmî’nin 9’ndan kânunuevvelin 9’una dek olan eyyâm.

s. Autumn.

s. 1. The eye. 2. Any thing like an eye, whether a perforation or not; as, the eye of a needle, a pigeon-hole, compartment, subdivision, a cell of honeycomb, etc.; a pore in sponge, bread, etc.; a round spot of oil, etc., on water; a basin of a balance, an arched opening of a bridge, a mesh in a net or in knitting, etc.; the hawse-hole in a ship. 3. A spring of water. 4. An individual cue, in speaking of rooms, closets, etc. 5. The evil eye. 6. Attention; scrutiny, consideration. 7. The centre of a composite flower, also, a bud.

s. The walnut, fruit of juglans regia.

(گُ) (اِ.) چشم، عین.

(گَ) (اِ.) گردو، جوز.