Gerçek, olay, düşen, meydana gelen, olan, bulunan, hakikat. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; maddi, yer alan, [tarafına] düşen, geçişli dilb., yerleşik, الوَاقع gerçeklik, الوَاقِع maddi alem, düşük, yerleşmiş, realite, hasıl olan, kurulu, cereyan eden, gerçekleşen, gerçekte var olan şeyler, süren, aktüalite, güncellik, hadise, vuku bulan, mevcut, bir yere/tarafa düşen, gerçekleri gösteren delil, olgu, vaki, reel, hakiki, bir yerde yer alan.

Saldırmak. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; (kadınla) cinsel ilişkide bulunmak, bir işe girişmek, cinsel ilişkide bulunmak, savaşmak.

sıf. ar. s: vâkı’a. [وقوع vuku’dan if.] 1. Vuku bulan, düşen, tesâdüfen bir hâl ve sûrette bulunan: bazen vâki olur; bunun vâki olduğu vardır; bana vâki olmuştur. 2. Olağan, kâin, mevcut: insanların o türlü yaşayışı elyevm Afrika-yı Cenûbî’de ve Avustralya’da vâkidir. 3. Tesâdüfen bulunan: cadde üzerinde vâki köyler. 4. Geçen, cereyân eden: ben vâki olan hâli nakl edeyim. ≡ iz. ar. 1. Vuku bulan hâl, vâkıa, vaka. 2. Hakîkat-i hâl.

اَلْوَاقِعُ [el-vâki’] Vukû bulan şey’e denir; yukâlu: شَيْءٌ وَاقِعٌ أَيْ حَاصِلٌ Ve Rebî’a b. Cuşem en-Nemerî feresinin ismidir. Ve Vâki’ b. Sahbân muhaddisîndendir.

a. (fem. واقعە) 1. Falling, fallen; descending; alighting from the air. 2. Befalling, happening, happened; occurred. 3. Lying, situated. 4. True, actual. 5. (gram.) Transitive (verb).

اَلْوَاقِعُ [el-vâki’] (kâf’ın kesriyle) Bir lafzdır ki 'ulemâ-i Kûfe fi’l-i müte’addîye ıtlâk ederler.

(ق) [ ع. ] (اِفا.)
۱- فرود آینده، رخ دهنده.
۲- حاصل.
۳- راست، درست.
۴- وضع یا کیفیت قرار گرفتن.
۵- وضع یا کیفیت وقوع یافتن. ؛ در ~ در حقیقت. ؛غیر ~ خلاف واقعیت.