اَلْقُفْلُ [el-kufl] (kâf’ın zammıyla) hicâz’a mahsûs bir şecer ismidir. Ve bir recülün 'alemidir. Ve demir kilide denir; cem’i أَقْفَالٌ [akfâl] ve أَقْفُلٌ [akful] gelir أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve قُفُولٌ [kufûl] gelir; yukâlu: بِالْبَابِ قُفْلٌ وَهُوَ الْحَدِيدُ الَّذِي يُغْلَقُ بِهِ الْبَابُ Ve قُفْلٌ [kufl] Yemen’de bir hısn ismidir.

a. Dead, dried up (tree).

Geri dönmek.

اَلْقُفُولُ [el-kufûl] (قُعُودٌ [ku’ûd] vezninde) Geri dönmek ma’nâsınadır; yukâlu: قَفَلَ الرَّجُلُ قُفُولًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا رَجَعَ Cemî’-i ümmehâtta seferden dönmeğe muhassastır. Ve قُفُولٌ [kufûl] Buğur deve yâhûd aygır at dişiye aşmağa yaranmak ma’nâsınadır; yukâlu: قَفَلَ الْفَحْلُ قُفُولًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا اهْتَاجَ لِلضِّرَابِ Ve madrabazlık eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: قَفَلَ الطَّعَامَ إِذَا احْتَكَرَهُ Ve deri kurumak ma’nâsınadır; yukâlu: قَفَلَ الْجِلْدُ وَقَفِلَ قُفُولًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ إِذَا يَبِسَ Ve قُفُولٌ [kufûl] ve قَفْلٌ [kafl] (نَفْلٌ [nefl] vezninde) Bir nesneyi takdîr edip oranlamak ve ölçümlemek ma’nâsınadır; yukâlu: قَفَلَ الشَّيْءَ قَفْلًا وَقُفُولًا إِذَا حَزَرَهُ Ve gılâl biriktirmek ma’nâsınadır; yukâlu: قَفَلَ الْقَوْمُ الطَّعَامَ قَفْلًا وَقُفُولًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا جَمَعُوهُ Ve قُفُولٌ [kufûl] Hâssatan ağaç kurumak ma’nâsınadır; yukâlu: قَفَلَ الشَّجَرُ وَقَفِلَ قُفُولًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ إِذَا يَبِسَ

iz. ar. cm: akfâl, kufûl, kilit.

Sürgüleme, kapatma, kilitleme, karaborsacılık yapma.

Kilitlemek, kapatmak. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; kilit vurmak, durdurmak, elektrik düğmesini kapatmak, durdurmak/kesmek, kapı vb.nin kilidini sürmek, asma kilit vurmak, engel olmak.

(a. i. c. : akfâl, kufûl) : kilit, sürgü.

Kilit, asma kilit. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; sürgü kilit.

اَلْقَفْلُ [el-kafl] (نَفْلٌ [nefl] vezninde) قَفِيلٌ [kâfîl] vezninde) Kurumuş ağaca denir; yukâlu: شَجَرٌ قَفْلٌ وَقَفِيلٌ أَيْ يَابِسٌ Ve قَفْلٌ [kafl] karnu’l-Menâzil nâm mahal kurbünde bir sarp yokuş adıdır.