اَلظَّاهِرُ [ez-zâhir] (hâ’nın kesriyle) بَاطِنٌ [bâtin]in mukâbilidir.

(هِ) [ ع. ] (اِفا. ص.)
۱- پیدا، آشکار.
۲- روی بیرونی هر چیزی.

sıf. ar. s: zâhire. [“zuhûr”dan if.] 1. Meydanda olan, açık, âşikâr: bu bir emr-i zâhirdir. 2. Bedîhî, müsbet, hüveydâ: delîl-i zâhir.

interj. Surely! clearly! Certainly!

a. (fem. ظاهرە) 1. Outer, external, exterior. 2. Apparent, visible; perceptible; plain, self-evident. 3. Successful; victorious; dominant. 4. One of the divine titles of God, the Manifest One. 5. A name or surname of men.

Varoş.

Aşikar, görünen, açık, dış, harici, dış görünüş, net, belirgin. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; (iç yüzünü) çok iyi bilen (allah), zahiri, zahir, yüz, dış taraf, yüzey, görünüm, anlaşılır, satıh, boy pos, dışarıda olan, endam, ortada, dışarıdaki, eda, dışardan gelen, görünür, dıştaki, belli, dış yüzey, yüzeysel, görülen, zahir/lafzi mana, dış semt, hissedilebilir, görülebilir, metinden anlaşılan, sarih.

(a. s. zuhûr’dan) : 1) görünen, görünücü, açık, belli, meydanda. 2) zf. elbette, şüphesiz, öyledir ya. 3) zf. galiba, zannederim, umulur ki. 4) zf. görünüşe göre, anlaşılan, meğer. 5) i. dış yüz, görünüş.

Yardımcı olmak, yardım etmek. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; destek olmak, savunmak, arka çıkmak, desteklemek.

s. (from the foregoing) 1. The outside, exterior of a thing. 2. The outward appearance of a thing. 3. The words and acts of a man 4. The outward circumstances of a thing. 5. The visible World.