a. Left, left-hand.

اَلصَّوْلُ [es-savl] (sâd’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Uzanmak. Ve hamle kılmak ma’nâsına da gelir.

اَلصَّوْلُ [es-savl] (قَوْلٌ [kavl] vezninde) ve اَلصِّيَالُ [es-siyâl] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde ki aslı صِوَالٌ idi) ve اَلصُّوُولُ [es-suvûl] (قُعُودٌ [ku’ûd] vezninde) ve اَلصَّوَلَانُ [es-savelân] (جَوَلَانٌ [cevelân] vezninde) ve اَلصَّالُ [es-sâl] (vâv’ı elife ibdâlle) ve اَلْمَصَالَةُ [el-mesâlet] (مَقَالَةٌ [mekâlet] vezninde) Bir kimsenin üzerine yürüyüş edip saldırmak ma’nâsınadır, adamcıl deve gibi; yukâlu: صَالَ عَلَى قِرْنِهِ يَصُولُ صَوْلًا وَصِيَالًا وَصُوُولًا وَصَالًا وَمَصَالَةً إِذَا سَطَا عَلَيْهِ Ve bir kimseye havâle ve şer-gîr olmak ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: صَالَ عَلَى فُلَانٍ إِذَا اسْتَطَالَ عَلَيْهِ وَقَهَرَهُ Ve صَوْلٌ [savl] Erkek yavuz deve sâ’ir develer üzere saldırıp kimini kavrayıp kimini tepelemek ma’nâsınadır; yukâlu: صَالَ الْفَحْلُ عَلَى الْإِبِلِ صَوْلًا إِذَا قَاتَلَهَا Ve haşarı eşek dişi üzere saldırıp önüne katıp sürmek ma’nâsınadır; yukâlu: صَالَ الْعَيْرُ عَلَى الْعَانَةِ إِذَا شَلَّهَا Ve صَوْلٌ [savl] ve صَوْلَةٌ [savlet] Bir adamın üzerine kedi gibi sıçrayıp atılmak ma’nâsınadır; yukâlu: صَالَ عَلَيْهِ صَوْلًا وَصَوْلَةً إِذَا وَثَبَ Ve bir kimse hakkında bir nesne mukadder olmak ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: صِيلَ لَهُمْ كَذَا عَلَى الْمَجْهُولِ أَيْ أُتِيحَ Bu ma’nâ mecazdır ve bu ma’nâda hemân mechûlen isti’mâl olunur.

s. 1. The left-hand side, the left. 2. The space to the left.

صُولٌ [Sûl] (sâd’ın zammıyla) Bir recülün adıdır; a’lâmdan Ebû Bekr es-Sûlî ve ‘amca-zâdesi İbrâhîm es-Sûlî ona mensûblardır. Ve bir mevzi’ adıdır.

i. İnsan vesâir ecsâma nisbetle iki tarafın biri, sağ mukâbili, yesâr, çep: sağı soldan tefrîka gayr-i muktedir; filân köy yolun solundadır; oradan sola saparsınız. ≡ sıf. Sol tarafa düşen, sol cihetinde vâki‘ olan: sol kol, sol el, sol göz.

Başçavuş, müzikte sol.

(a. i.) : saldırış, atılış, (bkz. : savlet).

Ba: صولت savlet.

vn. & s. A springing on one, a making an onset; an attack.