Kırıştırmak, bükmek, buruşturmak.

[yüz] çarpık olmak.

Yüzde çarpıklık, boyun tutulması.

اَلشَّعَارُ [eş-şa’âr] (سَحَابٌ [sehâb] vezninde) Birbirine âmîhte olmuş çatılkı ağaçlığa denir; yukâlu: رَوْضَةٌ كَثِيرَةُ الشَّعَارِ أَيِ الشَّجَرِ الْمُلْتَفِّ Ve toprağı mülâyim ve pâ-zede olan yerde nâbit şol ağaçlara ıtlâk olunur ki memerr-i nâsta vâki’ olmakla ebnâ-yı sebîl oraya nüzûl edip kış ise altına girip nev’an berd ve bârândan korunmakla ve onlardan odun edinmekle ısınırlar ve yaz ise gölgelenirler.

اَلشَّعْرُ [eş-şa’r] (şîn’in fethi ve 'ayn’ın sükûnu ve halkiyye olmakla fethiyle) Cismde nâbit olan şey’e denir; yünden ve tüyden mâ-'adâsıdır ki Fârisîde mûy ve Türkîde kıl ta’bîr olunur, Niteki yüne صُوفٌ [sûf] ve tüye وَبَرٌ [veber] derler. Cem’i أَشْعَارٌ [eş’âr] ve شُعُورٌ [şu’ûr] gelir ve شِعَارٌ [şi’âr] gelir şîn’in kesriyle. Müfredi شَعْرَةٌ [şa’ret]tir hâ’yla ve gâh olur ki شَعْرَةٌ [şa’ret] ile cem’den kinâye olunur, cemâ’at i’tibârıyla. Ve شَعَرٌ [şa’ar] Nebât ve eşcâra ve za’ferâna ıtlâk olunur.

vn. & s. A having a distortion of the face or neck.

اَلصَّعَرُ [es-sa’ar] (fethateynle) Yüzde olan meyldir, ya’nî yüzde dürük olmaktır, yüzün bir cânibe mâ’il kılmakla kibrden ötürü. Ve bu hâlet yüze mahsûstur.

صعر

{ولا تصاعر}: تعرض بوجهك كبرا. والصعر ميل في العنق.