s. 1. As رق rakk, q. v. 2. Slavery, bondage.

اَلرَّقُّ [er-rakk] (râ’nın fethi ile) Şol yufka deridir ki onda yazı yazarlar. Ve minhu kavluhu ta’âlâ: ﴿فِي رَقٍّ مَنْشُورٍ﴾ (الطور، 3) Ve رِقٌّ [rikk] Kezâlik kaplubağanın boynuna derler.

اَلرَّقُّ [er-rakk] (râ’nın fethi ve kesri kâf’ın teşdîdiyle) Yazı ve yazacak yufka deriye denir, selefte kâgıd yerine ona yazarlar idi. Ekser ceyran derisinden ederler ve hâlen ba’zı rûz-nâme makûlesi resm ederler; yukâlu: كَتَبَهُ فِي الرَّقِّ أَيِ الْجِلْدِ الرَّقِيقِ يُكْتَبُ فِيهِ Ve رَقٌّ [rakk] Yufka nesneye denir, رَقِيقٌ [rakîk] gibi; yukâlu: شَيْءٌ رَقٌّ أَيْ ضِدُّ غَلِيظٍ Ve beyâz sahîfeye denir; yukâlu: رَقَمَهُ فِي رَقٍّ أَيْ صَحِيفَةٍ بَيْضَاءَ Ve büyük kaplumbağaya denir, 'alâ-kavlin su cânverlerinden bir küçük cânver ismidir; cem’i رُقُوقٌ [rukûk] gelir. Müfredât-ı sâ’irede deniz kaplumbağasıyla müfesserdir.

1. (suffix of comparat. deg. in hard adjectiues) More. 2. (suffix of 2d gerund in hard verbs) As باقەرق looking.

اَلْمُرَكُّ [el-murekk] (ism-i mef’ûl bünyesiyle) ve اَلرِّكُّ [er-rikk] (râ’nın kesriyle) Bunlar da çisinti sepilmiş yere denir, رَكِيكَةٌ [rekîket] gibi; yukâlu: أَرْضٌ رَكِيكَةٌ وَمُرَكٌّ وَرِكٌّ إِذَا مُطِرَ عَلَيْهَا الرَّكُّ

iz. ar. Kulluk, memlûkiyet. ≡ sıf. ar. Kul, memlûk, abd.

(a. i.) : fık. kulluk, esirlik, kölelik. Kayd-ı rıkk : kölelik kaydı, bağı. 2) kut köle.

(a. i. c. : rukuk) : üzerine yazı yazılan tabaklanmış ince deri.

d. bkz. رك rek.

اَلرُّقُّ [er-rukk] (râ’nın zammıyla) Denizde yâhûd derede cârî yufka suya denir ki derin olmaya; râ’nın fethiyle de câ’izdir; tekûlu: عَبَرْنَا عَنِ الرُّقِّ وَهُوَ الْمَاءُ الرَّقِيقُ فِي الْبَحْرِ أَوِ الْوَادِي Ve رَقَاقٌ [rekâk] ma’nâsınadır ki سَحَابٌ [sehâb] veznindedir, ke-mâ se-yuzkeru.