اَلْخَسْرُ [el-hasr] (hâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Eksilmek, naks ma’nâsına; yukâlu: خَسِرْتُ الشَّيْءَ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَقَصْتَهُ Ve kâlallâhu ta’âlâ: ﴿هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالًا﴾ (الكهف 103) Ahfeş eyitti: أَخْسَرِينَ [ahserîn]in vâhidi أَخْسَرُ [ahser]dir, أَكْبَرُ [ekber] gibi.

اَلْخُسْرُ [el-husr] (hâ’nın zammı ve sîn’in sükûnuyla) ve اَلْخُسْرَانُ [el-husrân] (kezâlik hâ’nın zammı ve sîn’in sükûnuyla) Zarar etmek bey’ ve şirâda, pes bu فُرْقٌ [furk]la فُرْقَانٌ [furkân] gibidir ma’nâ-yı firâkta; yukâlu: خَسِرَ فِي الْبَيْعِ خَسَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

iz. ar. ve: ( hüsrân خسران: iz. ar. Hasâr, hasârât, ziyân, zarar.

a. 1. Astray, lost. 2. Going or gone to ruin. 3. Lost as to hope of salvation.

اَلْخَثْرُ [el-hasr] (hâ’nın fethi ve sâ-yı müsellesenin sükûnuyla) ve اَلْخُثُورُ [el-husûr] (قُعُودٌ [ku’ûd] vezninde) ve اَلْخَثَارَةُ [el-hasâret] (خَسَارَةٌ [hasâret] vezninde) ve اَلْخُثُورَةُ [el-husûret] (hâ’nın zammıyla) ve اَلْخَثَرَانُ [el-haserân] (طَيَرَانٌ [tayerân] vezninde) Süt ve bal makûlesi sıvık nesne kıvâmlanıp ve koyulanıp katılanmak ma’nâsınadır, sütün yoğurt olması gibi; yukâlu: خَثَرَ اللَّبَنُ وَخَثِرَ وَخَثُرَ خَثْرًا وَخُثُورًا وَخَثَارَةً وَخُثُورَةً وَخَثَرَانًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا غَلُظَ Ve mi’de bulanıp gaseyân gelmek ma’nâsına müsta’meldir; yukâlu: خَثَرَتْ نَفْسُهُ إِذَا غَثَتْ وَاخْتَلَطَتْ

Zarar ettirmek, ziyana sebep olmak, telef olmasına neden olmak, hasara sebebiyet vermek, mahvetmek, zarara uğratmak, bozmak, kaybettirmek.

Zarar, hasar, kayıp. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; ziyan, harabiyet, elden çıkma. ج خَسَائِر kayıplar, telefat, zayiat.

(a. i.) : zarar, ziyan; kayıp.

Telef olmak, kaybetmek. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; zarar etmek, kayba uğramak, hasar görmek, yitirmek, zayi etmek, kaçırmak, elden kaçırmak.

vn. 1. An erring a deviating. 2. A going to ruin. 3. A suffering loss. 4. A losing faith and hopes of salvation.