Uskumrugillerden uzun, yeşil renkli bir balık.

i. [fa. خرمن harmen’den] 1. Hubûbâtın samandan ayrılması için edilen ameliyat: bu yağmur harmana mâni‘ oluyor; harman vakti geçiyor. 2. Bu ameliyât için yani döğülmeye hazırlanmış ekin demetleri mecmû‘ usûlü 3. Ekinlerin döğülmesi için hazırlanmış dâirevî meydan: harman çiftliğin ortasında olmalıdır; harmanda oturuyordu. 4. Ekinlerin harmanda döğülmesi mevsimi: harmanda ödemek üzere borç aldı. 5. Her birinden birer tane alınıp bir takım yapılmak üzere ayrı ayrı sıralanmış kitap cüzleri veya tütün yaprakları vesâire: kitabı harman etmek.

اَلْهُرْمَانُ [el-hurmân] (hâ’nın zammıyla) 'Akl ve hûş ma’nâsınadır; yukâlu: مَا لَهُ هُرْمَانٌ أَيْ عَقْلٌ

s. Vulg. for P. خرمن, q. v.

اَلْخُرْمَانُ [el-hurmân] (hâ’nın zammı ve râ’nın sükûnuyla) Yalan, kezib ma’nâsına. Bu zikr olunan sâhib-i kâmûs’un ve sâ’ir ehl-i lügatin tansîsi ve işâreti üzeredir,pes sâhib-i surâh’ın bi’z-zammi ve teşdîdi’r-râ’ dediği muhâlif olur.