Kelime.com | Sözlükler Veritabanı

Tipi: kelime

Kelime.com'ı verimli kullanmak ve tüm özelliklerini keşfetmek için videoyu izleyin

حمی (hamy)

kelime https://kelime.com/arama/حمی

OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814 Firuzabadi (1814).حمی.Ahmed Asım (çev.),Kamusu’l-Muhit. https://kelime.com/kelime/%D8%AD%D9%85%DB%8C/63335d09101dea5b8e199bc2-63335d0907ef266044b3373b/os/tumu/tumu Firuzabadi."حمی." Kamusu’l-Muhit, çev. Ahmed Asım,1814, kelime.com, https://kelime.com/kelime/%D8%AD%D9%85%DB%8C/63335d09101dea5b8e199bc2-63335d0907ef266044b3373b/os/tumu/tumu Firuzabadi."حمی." Kamusu’l-Muhit, çev. Ahmed Asım,İstanbul, 1814. Kelime.com. https://kelime.com/kelime/%D8%AD%D9%85%DB%8C/63335d09101dea5b8e199bc2-63335d0907ef266044b3373b/os/tumu/tumu

اَلْحَمْيُ [el-hamy] (hâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) ve اَلْحِمَايَةُ [el-himâyet] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) ve اَلْمَحْمِيَةُ [el-mahmiyet] (مَنْزِلَةٌ [menzilet] vezninde) Bir nesneden mü’ziyâtı men’ ile hıfz eylemek ma’nâsınadır ki korumak ta’bîr olunur; yukâlu: حَمَى الشَّيْءَ يَحْمِيهِ حَمْيًا وَحِمَايَةً وَمَحْمِيَةً إِذَا مَنَعَهُ وَدَفَعَ عَنْهُ Ve حَمْيٌ [hamy] ve حَمِيَّةٌ [hamiyyet] (غَنِيَّةٌ [ganiyyet] vezninde) ve حِمَايَةٌ [himâyet] كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) ve حَمْوَةٌ [hamvet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Otlağı koruyup koru kılmak ma’nâsınadır; yukâlu: حَمَى الْحِمَى حَمْيًا وَحَمِيَّةً وَحِمَايَةً وَحَمْوَةً إِذَا مَنَعَهُ Ve hastaya muzırr nesnelerden perhîz ettirmek ma’nâsınadır; yukâlu: حَمَى الْمَرِيضَ مَا يَضُرُّهُ إِذَا مَنَعَهُ إِيَّاهُ Bunda iki mef’ûle müte’addîdir.

Diğer Diller

tr: hamy

Çekim ve Türev

(Osmanlıca) Diğer Madde Başlıklarında (7)

OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلْحَمِيُّ [el-hamiyy] (غَنِيٌّ [ganiyy] vezninde) Muzırr nesnelerden perhîz ettirilmiş hastaya denir; yukâlu: مَرِيضٌ حَمِيٌّ أَيْ مَمْنُوعٌ مِمَّا يَضُرُّهُ Ve mutlakan korunmuş nesneye denir. Ve aslâ bir kimsenin zulm ve şetmini ve evzâ’-ı bâridesini muhtemil olmayan ebiyyü’n-nefs adama denir; yukâlu: رَجُلٌ حَمِيٌّ أَيْ لَا يَحْتَمِلُ الضَّيْمَ

OS / KAMUSU’L-MUHİT-1814

اَلْهَمْيُ [el-hemy] (hâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) ve اَلْهُمِيُّ [el-humiyy] (صُلِيٌّ [suliyy] vezninde) ve اَلْهَمَيَانُ [el-hemeyân] (fetehâtla) Akmak ma’nâsınadır; yukâlu: هَمَى الْمَاءُ وَالدَّمْعُ هَمْيًا وَهُمِيًّا وَهَمَيَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَالَ Ve göz kendi yaşını sapır sapır dökmek ma’nâsınadır; yukâlu: هَمَتِ الْعَيْنُ إِذَا صَبَّتْ دَمْعَهَا Ve hayvânlar otlamağa birden koşup gitmek ma’nâsınadır; yukâlu: هَمَتِ الْمَاشِيَةُ إِذَا نَدَّتْ لِلرَّعْيِ Ve هَمْيٌ [hemy] Yere düşmek ma’nâsınadır; yukâlu: هَمَى الشَّيْءُ إِذَا سَقَطَ