اَلْحَقَقُ [el-hakak] (fethateynle) Masdardır, at أَحَقُّ [ehakk] olmak ma’nâsınadır; yukâlu: حَقِقَ الْفَرَسُ حَقَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ أَحَقَّ بِالْمَعْنَيَيْنِ الْمَزْبُورَيْنِ

اَلْحِقَاقُ [el-hikâk] (hâ’nın kesriyle) حِقَّةٌ [hikkat]ın cem’idir ki zikr olundu. Ve حِقَاقٌ [hikâk] مُفَاعَلَةٌ [mufâ’alet]ten masdar-ı sânî olur. Ve minhu hadîsu 'Alî radıyallâhu ‘anhu: “إِذَا بَلَغْنَ أَيِ النِّسَاءُ نَصَّ الْحِقَاقِ أَوْ نَصَّ الْحَقَائِقِ كَمَا فِي رِوَايَةٍ أُخْرَى فَالْعَصَبَةُ أَوْلَى” أَيْ إِذَا بَلَغْنَ الْغَايَةَ الَّتِي عَقَلْنَ فِيهَا وَعَرَفْنَ فِيهَا حَقَائِقَ الْأُمُورِ أَيْ قَدَرْنَ فِيهَا عَلَى الْحِقَاقِ أَيِ الْخِصَامِ أَوْ حُوقَّ فِيهَا أَيْ خُوصِمَ فَقَالَ كُلٌّ مِنَ الْأَوْلِيَاءِ أَنَا أَحَقُّ بِهَا أَوِ الْمَعْنَى إِذَا بَلَغْنَ نِهَايَةَ الصِّغَارِ أَيِ الْوَقْتَ الَّتِي يَنْتَهِي فِيهِ صِغَرُهُنَّ Ma’lûm ola ki hadîs-i merkûm nikâh-ı sagîrede iştirât-ı evliyâ’ bâbında sâdır oldu. Evvelâ حِقَاقٌ [hikâk] rivâyetine göre ki mufâ’ale bâbından masdardır, muhâsame ma’nâsınadır. Pes murâd bi’n-nefs mürâfa’a ve muhâsameye kudret peydâ edecek kerteye bâlig olmaktır yâhûd tezvîci husûsunda velîleri istihkâk da’vâsıyla muhâsame eyleyecekleri dereceye bâlig olmaktır yâhûd حِقَاقٌ [hikâk] burada حِقَّةٌ [hikkat]ın cem’idir ki dört yaşına varmış nâkadır ki rükûb ve isti’mâle حَقِيقٌ [hakîk] olur. Pes ma’nâ kız tezvîce salâhiyyet ve bi-nefsihâ umûrunda tasarrufa tahsîl-i kudret eylemek mertebesine bâlig olunca demektir ki حِقَّةٌ [hikkat]-i ibile teşbîh olunmuştur. Ve burada نَصٌّ [nass] gâyet ve müntehâ ma’nâsınadır. Ve نَصُّ اَلْحَقَائِق rivâyetine göre sagîre hakâ’ik] i umûr u ahvâli derk ve iz’ân eyleyecek merkeze vardıkta demek olur. Pes hâsıl-ı ma’nâ sagîrenin sugrâ hâlinde ta’ahhüdü husûsuna vâlidesi evlâdır ve zikr olunan merkeze bulûgunda ta’ahhüd ve tezvîci husûslarında 'asabası ehakk ve evlâdır demektir.

اَلْحِكَّةُ [el-hikket] (hâ’nın kesriyle) ve اَلْحُكَاكُ [el-hukâk] (غُرَابٌ [gurâb] vezninde) İsmlerdir, giciğe denir; yukâlu: بِهِ حِكَّةٌ وَحُكَاكٌ أَيْ دَاءٌ يُحَكُّ مِنْهُ كَالْجَرَبِVe حُكَاكٌ [hukâk] بُورَقٌ [bûrak] ismidir ki bûre dedikleri nesnedir.

s. pl. of حقە, q. v.

اَلْحَقَقُ [el-hakak] fethateynle) Masdardır, zikr olunan ma’nâda.

اَلْحِقَقُ [el-hikak] (hâ’nın kesri ve kâf’ın fethiyle) Cem’i. Ve ba’zı nüshada bu mahalde مِثْلُ كِتَابٍ وَكُتُبٍ vâki’ olmuştur, sahîh değildir.

اَلْحُقَقُ [el-hukak] (hâ’nın zammı ve kâf’ın fethiyle) ve اَلْحِقَاقُ [el-hikâk] (hâ’nın kesriyle) Kezâlik حُقَّةٌ [hukkat]ın cem’leridir.

اَلْحُقُقُ [el-hukuk] (zammeteynle) حِقَاقٌ [hikâk]ın cem’idir ki cem’-i cem’ olur, كِتَابٌ [kitâb] ile كُتُبٌ [kutub] gibi.