Kısıtlama, kuşatma, paranteze alma, derleme, daraltma. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; tek tek söyleme, tek tek sayma, yoğunlaşma, had, hesap, tekel, tahdit, sayım, sınır, sayma, sınırlama, listeleme, kısma, oyalama, korkudan darlık hissetme, çevreleme, engel olma, belirleme.

في hasretmek, kuşatmak. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; leye e) katmak, (kelimeyi) parantez içine almak, durdurmak, oyalamak, özetlemek, birer birer saymak ve söylemek, içermek, hudut tayin etmek, saymak, inhisar altına almak, kısıtlamak, hesap etmek, tekelcilik suretiyle piyasayı ele geçirmek, bağlamak, hesaba katmak, sınırlamak, birer birer saymak veya söylemek, tahdit etmek, sınırlandırmak, munhasır kılmak.

İdrar tutulması, kabızlık. Az kullanılan anlamları ise şunlardır; peklik.

Zor durumda olmak.

İdrar zorluğu çekmek, kabız olmak.

Kısıntı.

حصر

{وحصورا}: لا يأتي النساء، أو لا يولد له، أو لا يخرج مع الندامى شيئا. أحصرتم: منعتم.