vn. 1. A deviating, an erring; deviation, error. 2. An acting unjustly, oppressively; injustice, tyranny, oppression. 3. (mystics) A hindering a devotee from spiritual progress.

prop. n. Name of the line of verses engraved on the cup of Jemshid close to its brim.

جُورُ [Cûr] (نُورٌ [nûr] vezninde) Şîrâz ülkesinde Fîrûzâbâd eyâletinin medînesi ya’nî kâ’idetü’l-mülkü olan şehrin adıdır. A’lâ gülü olmakla verd-i Cûrî ona nisbet olunur. Ve ona 'ulemâdan zevât-ı kesîre mensûbdur. Ve جُورُ [Cûr] Neysâbûr’da bir mahalle adıdır; a’lâmdan Muhammed el-Velîd el-Isbahânî el-Cûrî oradandır. جُورُ [cûr] kelimesi mü’ennes olmakla gayr-i munsarıftır, بَلْدَةٌ [beldet] ve مَحَلَّةٌ [mahallet] ve ‘ucme i’tibârıyla. Ve ba’zen müzekker ve munsarıf olur. Mütercim der ki مَاهٌ ve جُورٌ bahsi Kâfiye’de meşrûhtur. Ve جُورٌ [Cûr] Esmâ-i ricâldendir: Muhammed b. Şucâ’ b. Cûr ve Muhammed b. İsmâ’îl ki İbn Cûr denmekle meşhûrdur, muhaddislerdir.

a. 1. Exceedingly great. 2. Exceedingly unjust or tyrannical 3. Erring.

جُوَرُ [Cuver] (زُفَرُ [zufer] vezninde) Isfahân kazâsında bir karyedir.

اَلْجَأْرُ [el-ce’r] (cîm’in fethi ve hemzenin sükûnuyla) ve اَلْجَئَّارُ [el-ce’’âr] (كَتَّانٌ [kettân] vezninde) ve اَلْجُؤَرُ [el-cu’er] (صُرَدٌ [surad] vezninde) ve اَلْجِوَرُّ [el-civerr] (هِجَفٌّ [hiceff] vezninde) Pek firâvân yağmura denir; yukâlu: غَيْثٌ جَأْرٌ وَجئَّارٌ وَجُؤَرٌ وَجِوَرٌّ أَيْ غَزِيرٌ كَثِيرٌ Burada جِوَرٌّ [civerr] vâv-ı müşeddede ile olmakla zâhiren hemzeden mübeddeledir, Sihâh’ta “ج،و،ر” mâddesinde mersûmdur. Ve جَأْرٌ [ce’r] Masdar olur, bir adamın içeri göğüsünde bir nesne tıkanıp kalmak ma’nâsına; yukâlu: جَئِرَ الرَّجُلُ جَأْرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غُصَّ فِي صَدْرِهِ

iz. ar. Haksızlık edip incitme, ezâ, cefâ, sitem: cevr etmek: cevr u cefâ.

(a. i.) : 1) haksızlık, ezâ, cefâ, eziyet, gadir, zulüm; sitem. 2) tas. târîkat adamının ruhan ilerilemesine manî olan şey.

اَلْجَوْرُ [el-cevr] (دَوْرٌ [devr] vezninde) عَدْلٌ ['adl] nakîzidir ki zulm ve sitem ma’nâsınadır. Bunda عَلَى ile müte’addî olur; yukâlu: جَارَ عَلَيْهِ يَجُورُ جَوْرًا إِذَا ظَلَمَ وَلَمْ يَعْدِلْ Ve جَوْرٌ [cevr] قَصْدٌ [kasd] mukâbilidir ki câdde-i mu’tedile-i müstakîmeden sapmaktır, gerek hissî ve gerek ma’nevî olsun; yukâlu: جَارَ فُلاَنٌ ضِدُّ قَصَدَ أَيْ مَالَ عَنِ الْقَصْدِ ve yukâlu: جَارَ عَنِ الطَّرِيقِ إِذَا مَالَ Ve جَوْرٌ [cevr] جَائِرٌ [câ’ir] ma’nâsına gelir ki sitem-kâr ve i’tidâl ve câddeden münharif kimselere denir ve bu mübâlagaten vasf bi’l-masdardır; yukâlu: رَجُلٌ جَوْرٌ أَيْ جَائِرٌ Ve جَائِرٌ [câ’ir]in cem’i جَوَرَةٌ [ceveret] gelir, fethateynle ve جُوَرَةٌ [cuveret] gelir cîm’in zammı ve vâv’ın fethiyle ki gayr-i kıyâs üzeredir ve جَارَةٌ [câret] gelir ki ism-i cem’dir yâhûd aslı جَائِرَةٌ [câ’iret]tir, cemâ’at i’tibârıyladır; yukâlu: قَوْمٌ جَوَرَةٌ وَجُوَرَةٌ وَجَارَةٌ أَيْ جَائِرُونَ

s. An exceedingly large quantity.