i. Dikenden ibâret olan yaprağını kışın da dökmez ağaç cinsi ki ekseriya yüksek ve soğuk yerlerde olup enva‘-ı kesîresi vardır ve havayı tasfiye etmekle bahçelerde dahi yetiştirilir: ak, sarı, kara, ala, çıralı çam, katran çamı, kumsal çamı.

i. Dikenden ibâret olan yaprağını kışın da dökmez ağaç cinsi ki ekseriya yüksek ve soğuk yerlerde olup enva‘-ı kesîresi vardır ve havayı tasfiye etmekle bahçelerde dahi yetiştirilir: ak, sarı, kara, ala, çıralı çam, katran çamı, kumsal çamı.

اَلْجَامُ [el-câm] (نَامٌ [nâm] vezninde) Gümüşten olan kaba denir, kâse ve maşraba ve sâ’iri gibi;cem’i أَجْؤُمٌ [ec’um] gelir hemze ile أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve أَجْوَامٌ [ecvâm] ve جَامَاتٌ [câmât] gelir ve جُومٌ [cûm] gelir cîm’in zammıyla; yukâlu: شَرِبَ مِنَ الْجَامِ وَهُوَ إِنَاءٌ مِنْ فِضَّةٍ Ve جَامٌ [Câm] Neysâbûr a’mâlinden bir kasaba adıdır; 'Ârif Ebû Nasr Ahmed b. el-huseyn ve oğlu Şeyhülislâm İsmâ’îl ve muhaddisînden Suleymân b. hamza ve Yûsuf b. 'Ömer el-Câmiyyûn oraya mensûblardır.

اَلْجَامُ [el-câm] (نَامٌ [nâm] vezninde) Gümüşten olan kaba denir, kâse ve maşraba ve sâ’iri gibi;cem’i أَجْؤُمٌ [ec’um] gelir hemze ile أَفْلُسٌ [eflus] vezninde ve أَجْوَامٌ [ecvâm] ve جَامَاتٌ [câmât] gelir ve جُومٌ [cûm] gelir cîm’in zammıyla; yukâlu: شَرِبَ مِنَ الْجَامِ وَهُوَ إِنَاءٌ مِنْ فِضَّةٍ Ve جَامٌ [Câm] Neysâbûr a’mâlinden bir kasaba adıdır; 'Ârif Ebû Nasr Ahmed b. el-huseyn ve oğlu Şeyhülislâm İsmâ’îl ve muhaddisînden Suleymân b. hamza ve Yûsuf b. 'Ömer el-Câmiyyûn oraya mensûblardır.

vulg. cam, s. 1. A cup, goblet, glass; especially, a cup full of wine. 2. A mirror of glass. 3. A lens; hence, a spy-glass. 4. Glass. 5. A piece of glass applied to any particular purpose; as, a watch-glass, etc. 6. A window; a window-sash or valve; a window pane. 7. (mystics) Any position in life. 8. Name of a district in Khurasan, the birthplace of the poet Jami.