اَلْعَشُّ [el-'aşş] ('ayn’ın fethiyle) Hurmâ ağacı عَشَّةٌ ['aşşet] olmak ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّتِ النَّخْلَةُ عَشًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا كَانَتْ عَشَّةً Ve عَشٌّ ['aşş] Sıfat olur, boyu uzun ve gövdesi çelimsiz, 'alâ-kavlin ellerinin ve ayaklarının kemikleri ince olan kişiye denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ عَشَّةٌ وَرَجُلٌ عَشٌّ Ve şol buğura denir ki nâkanın kösnük olduğunu idrâk eylemişken aşmaktan istinkâf eder ola; yukâlu: فَحْلٌ عَشٌّ إِذَا كَانَ يُبْصِرُ ضَبْعَةَ النَّاقَةِ وَلاَ يَظْلِمُهَا Ve عَشٌّ ['aşş] Taleb ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّ الشَّيْءَ عَشًّا إِذَا طَلَبَهُ Ve biriktirmek ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّهُ إِذَا جَمَعَهُ Ve kesb eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّهُ إِذَا كَسَبَهُ Ve vurmak ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّهُ إِذَا ضَرَبَهُ Ve gömlek yamamak ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّ الْقَمِيصَ إِذَا رَقَعَهُ Ve az vergi vermek ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّ الْمَعْرُوفَ إِذَا قَلَّلَهُ أَيْ أَعْطَاهُ قَلِيلاً Ve عَشٌّ ['aşş] Azca vergiye denir; yukâlu: عَطَاءٌ عَشٌّ أَيْ قَلِيلٌ Ve kuş kendi yuvasına mülâzemet eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّ الطَّائِرُ إِذَا لَزِمَ عُشَّهُ وَقَوْلُهُمْ جَاءَ بِهِ مِنْ عِشِّهِ وَبِشِّهِ لُغَةٌ فِي السِّينِ كَمَا ذُكِرَ فِي مَحَلِّهِ Ve bir kavm bir cemâ’at üzere konup onları bî-huzûr eylemekle yerlerini değiştirmeğe mecbûr eylemek ma’nâsınadır; yukâlu: عَشَّهُمُ الْقَوْمُ إِذَا نَزَلَ مَنْزِلاً قَدْ نَزَلُوهُ فَآذَاهُمْ حَتَّى تَحَوَّلُوا